ŞEF-II
Bir önceki yazımızda tek partili dönemin, Ebedî Şeflik ve Millî Şeflik olmak üzere iki devreden meydana geldiğini ifade ederek “Ebedî Şeflik” kısmıyla ilgili propaganda hususunda genel vaziyeti özetlemiştik. Bu yazımızda “Milli Şeflik” dönemindeki propaganda vaziyeti özetlenecektir.
Faşist diktatörler modern halk kütlelerinin oluşması sayesinde kendi hamlelerinin daha iyi yapabileceklerini düşünmüşlerdir. Bu açıdan Hitler modern propagandaya birçok yenilik getirmiştir. Mesela halk kitlelerinin kaynaştıkça daha hassaslaştığını, “kadınlaştığını” söylemiştir. Mussolini de benzeri tekniklerle toplumu yönlendirmiştir. “Modern insan, kandırılmaya son derece elverişli bir mahlûktur” değerlendirmesi, Mussolini’nin bu düşüncesini yansıtmaktadır.
Hitler propagandasının kökleri, kolektif şuur altının en derin köşelerine kadar uzanmak için, gamalı haç, ırk ve daha bir sürü efsaneye dayanarak halkın damarlarındaki kanı harekete geçirmiştir. Milli Şeflik döneminde Türkiye’de uygulanan propaganda tipiyle Hitler Almanya’sı ve Mussolini İtalya’sında tatbik edilen propaganda tekniği arasında ilginç benzerlik vardır. Şef, vatan ve diğer bazı kavramların kullanılarak kitlelerin yönlendirilmesinde, Milli Şeflik döneminde bazı etkilenmelerin olduğu görülmektedir. Esasen, Türkiye’de Faşist diktatörlük kurma teşebbüslerine 1930’lu yıllarda başlanmıştır. Bu konuda Almanya’nın etkili olduğu görülmektedir. Alman propaganda makamları, kültürel ve ekonomik unsurlar başta olmak üzere çeşitli metotlar kullanarak Türkiye üzerinde etkili olmaya çalışmıştır. Bu tarihlerdeki Alman propagandasının temel yönü antikomünizm olmuştur.
1932 yılında Alman Nazi Partisinin yayın organları ile Türkiye’deki halkevleri arasında kültürel ilişkiler kurulmuş ve aynı yıl Mayıs ayında Başbakan İsmet İnönü ve Recep Peker Mussolini’yi ziyaret etmişlerdir. Bu ziyaretten sonra Falih Rıfkı Atay, Yunus Nadi, Kazım Nami Duru, Zeki Mehmet Atsan gibi dönemin önde gelen yazarları CHP’nin yayın organı olan Hâkimiyet-i Milliye’de Mussolini’yi öven ve devlet yönetiminde Tek Partinin yeterli olacağını, muhalefete ihtiyaç olmadığını ve tek tip insan yetiştirilmesi için çocukların devlete ait olması gerektiğini savunan yazılar kaleme almışlardır. Selim Sırrı Tarcan da 1933’lerde halkevlerinin yayın organı olan Ülkü dergisinde, Faşist İtalya gençlik teşkilatını öven ve Türkiye’ye model olabileceğini savunan bir yazı yazmıştır. Genel Sekreter Recep Peker Almanya’da yayınlanan Nazi yanlısı Europaische Reveu gazetesinde “Uluslaşma-Devletleşme” adlı bir makale yazarak “Türkiye’de devletin kutsallığını ve insanların tek başına bir sıfır” olduğunu iddia etmiş, bu yazının bir tercümesi halkevlerinin yayın organı olan Ülkü dergisinde Temmuz 1936 sayısında yayınlanmıştır.