Sanayileşmenin İslām Dünyasına Etkileri
16 Kasım Cuma günü saat 18:30’da UDEF’e bağlı olan İki Doğu İki Batı Derneği’nde “Sanayileşmenin İslām Dünyasına Etkileri” konulu konferans düzenlendi. Konferans konuşmacı Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde Tarihi dersleri yürüten sayın Doç. Dr. Bekir Biçer hocamız oldu. Iki Doğu İki Batı Uluslararası Öğrenci Derneği Başkanı Murat Arslan’ın davetiyle birçok öğrenci, öğretim üyeleri ve diğer misafirler katıldı. Bu konferans Avrupa yerine daha çok kendimize ve çevremize eleştirel ve sorugulayıcı bir gözle bakmamızı sağlaması bakımından çok faydalıydı.
Konnu tamamen bizi ilgilendiren bir konuydu. Bu yüzden bu konferansı bugünkü yazımda özetlemeyi istedim.
Hocamız sanayi dönemine geçmeden önce biraz insanlık tarihinden bahsetti.
İnsanlık Tarihi, denildiğinde insanlık tarihi için kullanılan bu üç kavram ilk aklımıza gelmektedir. Bu kavramlar Avcılık ve toplayıcılık dönemi, Tarım dönemi ve Sanayi döneminden oluşmaktadır.
Avcılık ve toplayıcılık dönemi: Bu dönemde insanlar bitki ve yaprakları toplayarak besin maddesini sağlıyorlardı. Ve bu dönem insalık tarihinin en uzun bir devresi olarak bilinmektedir. Ama Tarım döneminde insaların artık yavaş yavaş gelişmelerini görüyoruz. İnsanlar köylerinden çıkıp kentleşmeye başlıyor. Ve tarımda kullanılan yeni teknolojik ürünler ve aletler icad ediyorlar.
Ondan sonraki dönemi ise Sanayi dönemidir. Ve konumuz aslında bu dönem ile ilgilidir. Tekloloji gelişlince buharın ve suyun gücüyle yapılan işler artık bu dönemde makine üretim ile yapılmaya başlanıyor. Fakat bu teknoloji devrimine ayak uyduran ülkeler hep Avrupa ülkeleri oldu.
Avrupa denilen ülkenin nüfusu Hindistan’ın bir eyaletinin nüsufundan daha azdır. Ama yaklaşık 2 yüzyıl Hindistan’da hüküm sürdürdüler. Neredeyse dünyanın yarısını sömürge haline getirmişler. Peki bunu nasıl yapmışlar bunu nasıl becerdiler hiçbirimiz bunun nedenini aramaya çalıştık mı ? Doğru konuşmamız gerekirse şimdilik yaptığımız tek şey her şey için Avrupa’yı eleştirmek, Avrupa’dan nefret etmek, Avrupa’ya küfretmek vs. Peki değişen ne oldu?
Avrupalılar çalışmaya bıraktılar mı? Kendi ürünlerini dünyaya satmaktan vazgeçtiler mi ? Ticaret yapmaktan sıkıldırlar mı? Girişimci öğrencileri yetiştiremekte ihmal ettiler mi? Tabi ki hayır hayır hayır...
Peki onların ilerlemesinin ve bizim gerilememizin asıl sebebi nedir sorusunun doğru cevabı vermek gerekirse bence eğitim ve ticaret olacağını düşünüyorum.
Ama eğitim de bizim eğitim sistemimiz gibi değil uygulayan bir eğitim olmalıdır. Ve eğitimli insanların değeri de bilinmeli çünkü eğitimsiz bir ülke hiçbir zaman kalkamaz buna örnek vermek gerekirse her birimiz kendi ülkemizden başlayabiliriz. Bunun en kötü örneği de ne yazık ki Müslüman ülkelerdir. Efendim okul ya da üniversite açıyorlar ama hoca Amerika’dan ya da başka bir ülkeden getiriyorlar. Çok çok zeginler doğal kaynaklarına sahiplar ama orada yöneticiler, başkanlar, yüksek makam ve mevkide oturan kişiler ya Amerikalılardır ya da Avrupa’dan biridir.
Biz teknolojiyi izleyen değil, üreten bir ülke olalım. Bunu becermek için ilk önce kendimizi sonra da neslimizi eğitmek lazım olacak. Etğitim de ezber ve taklidi olmamalı tahkikata geçen ve uygulayan bir ilim olmalı. Ve böyle bir ilme sahip olmak için ilk önce kaliteli bir eğitim sistemi oluşturmak gerekecek ve kaliteli bir okul ortamı oluşturmamız lazım olacak. Çünkü ülkemizde bulunduğu ekonomi durumu ve sosyal haytımızın ilerlemsinin temel faktörü ise girişimciliktir. Girişimcilik yani kendi işini kurmak demektir. Girşimcilik olmak için de hayallerimizin peşine koşmak, araştırma yapmak ve risk almak gerekcektir aynı zamanda öz güvenli olmamız gerekecek ki her zorluklara aşabilmek için öz güvenin olması çok önemlidir diyerek konuşmasını sona erdi sayın hocamız.