Şerife Oktar
Şerife Oktar Peygamber Kıssalarında Çocuk Eğitimi 2

Peygamber Kıssalarında Çocuk Eğitimi 2

Ant olsun Peygamber kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Yusuf 111)
 
Mükemmelliği Allah’a mahsus kılmalı
 
Yüce kitabımızda baştan sona tek bir kıssanın anlatıldığı tek sure olma özelliğini taşıyan sure Yusuf suresidir. Bu surede insanlığa 1400 sene önceden gelen ancak güncelliği taptaze pek çok nasihat vardır. Ben nefsimi temize çıkaracak değilim (Yusuf/53) ayetiyle tam bir olgun insan sözü söylüyor Hz.Yusuf.
 
Bu cümle ilk bakışta hatalı bir insanın kendini savunması olarak görülür. Ancak olay hiç de öyle değil.
Kendimizi düşünelim. Kardeşlerimiz bizi kuyuya atmış günümüze uyarlarsak bizi dışlamış, haklıyken haksız durumuna düşürmüş ve öldürmek istemişler. Biz ise pek çok yaşanmışlıktan sonra ülkenin kralı, başkanı konumuna gelmişiz. Kardeşlerimiz huzurumuza gelmiş af istiyor. Bu durumu çocuklarımız arasındaki tartışmalar için de düşünebiliriz. Hayal gücü sizin. Tepkimiz ne olurdu?? İntikam duygumuz galip gelir miydi?
 
Bu duruş haklı ya da haksız fark etmeden her konuda nefsini temize çıkarmaya çalışan ebeveynlere önemli bir ders verir. Günümüzün mükemmeliyetçilik tazyikini elinin tersiyle iter. Mükemmel olmayı Allah’a mahsus kılar.
 
Sabrın sınırsızlığını gösterebilmeli
 
Eyüp sabrı deyimini duymayanımız yoktur elbet. Hz. Eyüp evlat ve malca çok zengin bir Peygamberdir.
Şeytan Hz. Eyüp’ün şükrüne dayanamaz ve Rabbimin izniyle tüm hayvanlarını öldürür. Meleklerle beraber namaz kılmakta olan Eyüp Peygambere uzaktan bağırarak tüm davarlarının çobanlarıyla birlikte öldüğünü söyler. Amacı onun şükrünü azaltıp kedere düşürmektir. Ancak Hz. Eyüp hiç oralı olmaz ve ibadete devam eder. Sonra sinirlenen şeytan onun tüm çocuklarını da aynı anda öldürür. Bunu da bildirir sevinç ve ümitle. Hz. Eyüp yine umursamaz. Onların sahibinin Allah olduğunu son kararı onun vereceğini söyler. Buna da dayanamayan şeytan Allah’tan izin ister ve onun bedenine hastalık yayar. Öyle ki bu hastalık pek çok yaraya yaralar da kurtçuklara dönüşmüştür. Hz. Eyüp sabır ve sükunetle ibadete ve şükrüne devam eder. Ta ki kurtçuklar zikrine mani olana dek.7 yıl sonra kalbine ve diline de dolaşan kurtçuklar üzerine Eyüp as. Şu duayı yapar: “Şüphesiz ben derde uğradım. Sen de merhametlilerin en merhametlisisin.”(Enbiya/83)
 
Allah bu kıssasıyla kullarına başına bir imtihan gelince sabret ve sus, ta ki o imtihan kulluğuna zarar vermedikçe demektedir. Oysa günümüz ebeveynliğinin sabrının sınırı yok denecek kadar az. Çocuğun çocukluğuna bile tahammül edememekte, anne babalık makamını rahmet değil zahmetmiş gibi anlatmaktadır. Neden ben, hep benim başıma geliyor, Allah’ım ben sana ne yaptım da bana bu derdi verdin gibi gayretullaha dokunan cümleler pek çok ebeveynin ne yazık ki klişe cümleleri haline gelmiştir. İmtihanla karşılaşan anne babalar sabır elbisesi giymek yerine sorun karşısında isyan bayrakları açmaktadır.
 
Allah’tan gelene rıza göstermeli
 
Hz. Zülkifl, Rum halkına gönderilmiş bir peygamberdir. Halkının  Rabbe iman etmesi karşılığında akıl almaz bir istekleri vardır. Ömürlerinin uzatılmasını ve kendileri istediği zaman onları öldürmesini Allahtan isterse, Hz.Zülkifl’e iman edeceklerdir. Böyle bir işin olmayacağını bilen Peygamber kavmini ikna edemeyince Allah’a niyaz eder ve isteklerini bildirir. Yüce Mevla’nın Rasulüne vahyi her ebeveyne rıza duruşunu işaret eden mana levhasıdır adeta : “ Sen kavmine benim onlar için seçtiğimin onların kendileri için seçtiklerinden daha hayırlı olduğunu öğretmedin mi?”
Allah’ın kendisi için seçtiği evlatla tanışmaktansa kendi kafasında büyüttüğü evladına kavuşmak birçoğumuzun imtihanıdır. Öyle ki oğlu olsun diye beklerken kız çocuğu olunca görmezden gelen, istediği mesleği seçmedi diye sütünü haram eden annenin yahut çocuk sahibi olmaları hiçbir şekilde mümkün olmayan ebeveynlerin taşıyıcı annelik vs. caiz olmayan yollarla çocuk sahibi olması hep benim dediğim olsun bencilliğinin kanıtıdır. Dinlediğim bir konferansta konuşmacı, Allah’ın kuldan razı olması kolay da kulun Allah’tan razı olması çok zordur demişti. Ondan gelen iyi ve güzel şeyler amenna ama sabır gerektirecek hüzün verecek gelişmelere de razı olmak kulluğumuzun borcudur.
 
Yumuşak söz söylemeli
 
Ona yumuşak söz söyleyin belki düşünür veya anlarlar. (Taha/44)
 
Hz. Musa’ya Firavunla konuşurken takınacağı tavrı öğreten bir ayet. Anne babalar hatırlamalıdır ki bir sözü çocuk için anlaşılır kılan daha yüksek sesle değil doğru dille söylenmesidir. Çünkü karşınızdaki kişinin sözlüğünde olmayan kelime ne kadar bağırılarak söylenirse söylensin muhatabın anlaması sağlanmayacaktır. Tıpkı biz Türklerin yabancı bir insana yol tarif ederken Türkçe sözcükleri bağırarak söylemesi gibi. Suyu döktüğü için de pencereden sarktığı için de aynı şekilde bağıran annenin çocuğu hangisinin daha önemli olduğunu kavrayamayacaktır.
 
Üstelik hangimizin çocuğu Firavundan daha kötü ki ona bile yumuşak söz söylenmesi gerekirken biz çocuğumuza bağıralım?
 
Rabbim hepimizi Peygamber ahlakıyla ahlaklandırsın. Evladın da ahlakı güzel olanından versin. Selametle kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şerife Oktar Arşivi