PAZARLAMANIN YEŞİLİ
Dünya üzerinde yaşayanlar olarak çeşitli gelecek problemleri ile karşı karşıyayız. Su kaynakları tükeniyor, küresel ısınma hayatı olumsuz etkiliyor, ozon tabakasının hali ortada. Hal böyle olunca insanlar artık doğayı daha çok düşünmeye başlıyor, daha bir sorumlu olmaya, çevreciliğe önem vermeye başlıyor. İnsanın oluduğu yerde olmaması kaçınılmaz olan pazarlama da sosyal bilinç çerçevesinde “yeşil pazarlama” (Green Marketing) ile markalara hem doğa bilinci imkânı hem de kâr imkânı sunuyor.
Doğal kaynakları olabilecek minimum seviyede kullanarak doğaya en az zararı verebilecek şekilde oluşturulan pazarlama karması diyebiliriz yeşil pazarlama için. Tükenen doğal kaynakların insanların üzerinde oluşturdukları korku tüketim alışkanlıklarına da yansıdı. Artık doğaya en az zarar verecek tüketim davranışlarını takınır olduk. Tüketim alışkanlıklarının değişimi ile birlikte marka tercihlerimizde değişti. Artık doğaya daha çok önem veren, çevreyi kirletmeyen, kaynakları tüketmeyen marka ve ürünlerden yana tercihlerimizi kullanır olduk.
Yeşil pazarlama kavramı ürünün üretim aşamasından başlayarak iletişim ve bunun sürekliliğini sağlayabilme yeterliliğini de kapsayan uzun bir süreç. Yani ben çevreci bir ürün yaptım hadi bunu alın demekle yeşil pazarlama yapılmış olmuyor. Üretim aşamasında fabrikanızın bacasından çıkan kirliliğin filtrelenmesinden tutunda ürünün tüketildikten sonra geri dönüşüm kolaylığının sağlanmasına, bunun iletişim faaliyetlerine taşınmasına ve sürekliliğinin oluşturulmasına kadar devan edeb uzun bir süreç. Yani bildiğimiz ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma karması yeşil pazarlama ile yeşil üretim, yeşil fiyat, yeşil dağıtım ve yeşil tutundurmaya dönüşüyor. Pet şişe kullanımında azalma, ürünleri artık doğaya daha az zarar verecek şekilde üretme ve ürün bileşenlerini buna göre adapte etme gibi bir çok örnek verilebilir yeşil pazarlama için.
Son zamanlarda Konya’daki bilboardlarda görülen “Bir damla su” başlıklı su dilenen çocuklu iletişim çalışmasına hepimiz rastlamışızdır. Belediyenin yapmış olduğu bir “yeşil tutundurma” örneği olarak verebiliriz bu çalışmayı. Tabi ki bunun haricinde su kaynaklarının tükenmemesi için atılan adımları da iletişime taşımaları gerekiyor.
Yeşil pazarlama için en uygun sektörlerden birisi de inşaat sektörü diyebiliriz. İnşaat süreci doğal kaynakların bolca tüketildiği bir üretim süreci. Konya’da baktığımızda son yıllar içerisinde ciddi bir inşaat yapımı ve inşaat firması patlamasıyla karşı karşıyayız. Peki, bu firmalardan kaç tanesi tüketicinin korkusunu hafifletecek ve bunu satış sebebi haline getirecek bir avantaj elde etmeye çalışıyor. Geçtiğimiz günlerde Seha Yapı’nın Panorama Evleri ile ilgli bir ilana rastladım. Seha Yapı’nın projesinde evler kendi elektriğini kendisi üretecekmiş ve doğalgaz giderleri % 20 azalacakmış. Konya’nın belki de en çok rekabetin yaşandığı bir sektörde farklılaşmanın yolunu bulmuş Seha Yapı. Bunu düşüneni, yapanı, iletişime taşıyanı tebrik etmek gerekiyor. Böyle bir uygulamanın Konya’dan çıkabilmesi de ayrıca önemli. Umarız diğer inşaat firmaları da tehlikenin farkına varır ve farklılaşabilecek bir yeşil pazarlama stratejisi geliştirebilir.