Öleceksek Adam Gibi Ölelim
İnanınız dün ve önceki gün aklımda iki resim, ya da ses ya da görüntü vardı. Biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM’sindeki grup toplantısındaki konuşması ve oradaki “öleceksek adam gibi ölelim” ifadesi ve Dışişleri Bakanımız, değerli büyüğümüz, medarı iftiharımız, Sayın Ahmet Davutoğlu Hocamızın Gazze’de kameralara yansıyan hıçkırıkları…
Bir gün vardır, bir an, bir resim, bir duygu… Bir söz, bir hayat vardır, hayatın tamamına, ömrün bütün nefeslerine bedel…
Ben o anı Salı günü yaşadım, iki görüntüde hem de… Ve samimiyetle ifade ediyorum, artık ölsem de gam yemem…
O hıçkırıklar aslında kardeşliğimizin harçları oluyor, o gözyaşları ümmetin uyanışını gösteriyor, “kardeşlerimizin acısı hepimizin acısıdır”, artık bir anlam ifade ediyor…
Neyse konuyu düşününce duygusallaşıyorum ama anlatmam gereken de çok şey var, onun için duygusallaşmamam gerekiyor.
Bizim partili taassupçuları (onların kim olduğunu herhalde biliyorsunuzdur) ve onların sonradan yapıştırma büyük yazarlarını, CHP’li iflah olmazları, MHP’li yorgun muhalifleri dinliyorum… Sayın Başbakanı anlıyorlar mı diye bakıyorum yüzlerine?
Ne mümkün, anlamıyorlar, anlamazlarda, anlamakta istemiyorlar… Sayın Başbakan biliyorum ki hiçbir seçim hesabı yapmadan (Niye yapsın, gelecek dönem milletvekilliğine zaten aday değil ki, ha Cumhurbaşkanlığı derseniz, bu haliyle de ben eminim ki milletimizden en az yüzde 50 oy alır. Niye mücadele etsin ki.) samimi bir şekilde konuşuyor.
Bakın bir Türkiye Başbakanı Amerika’ya kafa tutuyor ama bizim muhalifler PKK ile ilgili konuları bunun önüne geçirmeye çalışıyor. Ne imiş, PKK ile pazarlık yapıyormuş, PKK ile müzakere ediyormuş.
Yahu bu döneme kadar hiçbir zaman PKK’ya bu kadar darbe vurulmadı. PKK’nın bel kemiği kırıldı.
Ama adamların amacı gerçekleri görmek değil ki?
PKK ile müzakereyi Türkiye yapmalıdır. Evet, baylar İsrail emelleri için bu örgütü oyuncak yapacaksa, buna Türkiye izin vermemeli ve kendisi kullanmalıdır.
Daha de net ifade edeyim mi? Türkiye’nin Kuzey Irak’ta hesabı bittiği gün PKK biter, PKK Türkiye için kullanılması gereken çapulcular topluluğudur ve elbette Türkiye bu çapulcuları kullanır.
Bu normaldir, büyük devlet olacaksak buna mecburuz ve PKK ile mücadele ile Filistin ya da Gazze konularının hiçbirisi birbirine benzemez. Onun için bu konuları birbirinden ayırın, eğer ümmete karşı kendinizi sorumlu hissediyorsanız, ülkenize, geleceğinize saygı duyuyorsanız lütfen PKK ile Filistin ya da Gazze ya da Kudüs kavramlarını aynı cümle içinde kullanmayın.
Sayın Başbakan, şeytanın ordusu terörist İsrail Gazze’ye saldırırken Dışişleri Bakanını ve oğlunu Gazze’ye göndermiştir, net bir şekilde ABD’ye kafa tutmuş ve rest çekmiştir.
Şu ifadelere bakın, “''İsrail özgürlüğü ayaklar altına alarak işgal uyguluyor ve barışı ve temel insan haklarını hiçe sayarak etnik temizliğe girişiyor. Buradan ABD'ye ve batıya sesleniyorum; Eli kanlı İsrail hiçbir şekilde kendini savunma hakkını kullanmıyor. Çok açık söylüyorum oradaki Filistinliler en doğal savunma hakkını kullanıyor.'' Bu ifadeler Sayın Başbakanımıza aittir.
Bu bir tarihtir…
Biliyorum bazen üstadın deyişiyle; “anlamaz yazısız pulsuz dilekçe, anlamaz ruhuna geçmiş kelepçe”dir ama bugün o gün olmamalıdır.
Bu millet büyüyor, bu millet yenilgi yenilgi zaferleri öğrendi… Dünya Müslümanları birleşiyor, dünya değişiyor. Bizim kalınlaşmış kafalı bazı aklı evveller bu tarihi okumayı başaramayabilirler. Ahmet Davutoğlu’muzun Filistin ziyareti sıradan bir ziyaret değil. O gözyaşları boşuna akmadı, ABD’ye rest boşuna çekilmedi…
Bakın Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Gazze ziyaretinde yanında kimler vardı; Mısır Dışişleri Bakanı Muhammed Kamil Amr, Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, Katar Dışişleri Bakanı Hamad bin Casim, Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdulselam, Fas Dışişleri Bakanı Sadettin el-Osmani, Lübnan Dışişleri Bakanı Adnan Mansur, Ürdün Dışişleri Bakanı Nassir Cudeh, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari, Sudan Dışişleri Bakanı Ali Ahmed Karti.
Bu liste bir kişiye hiçbir şey demiyorsa bizde bir şey demeyelim,
Biz direk İsrail’e, Batıya, ABD’ye, zinde güçlere, BAS’a, onun Türkiye’deki işbirlikçilerine seslenelim:
Ümmet artık “öleceksek adam gibi ölelim” demeye başlamıştır. Bu bilesiniz ki Allah’ın izni ile bir dirilişi, uyanışı beraberinde getirecek büyük bir ayağa kalkıştır.
Ve bu ümmet sizi, sizin akıttığınız kan deryalarında boğacak, Mescid-i Aksa’da Cuma namazını er geç kılacaktır. Er geç o çocukların intikamı alınacaktır.
Şeyh Ahmet sen rahat uyu, Ruhun Şad olsun sana ve milyonlarca şehide diyoruz ki, biz seni anlıyoruz ve artık ümmet uyanmıştır ve ölen yavruların hesabı sorulacaktır. O gün mutlaka gelecek, hiç şüphe duymuyorum ve çok geç de olduğunuzu zannetmiyorum, önemli olan Rabbim hepimize o günü gösterir İnşa Allah…