Mohd Manazir
Mohd Manazir Öğrenmek İçin Okul Şart Değildir

Öğrenmek İçin Okul Şart Değildir

Aralık ayının soğuk bir sabahı idi. Çok soğuk ama yine de dün gibi değildi. Az bulutlu olduğu için güneş ara sıra saklambaç oynuyordu. Bir haftadır güneşin ziyaretinden feyz almayan insanlar ellerini kollarını bağlayıp yol kenarında güneşi bekliyorlardı. Onları görünce Şakir'in de okula gitme hevesi kaçtı. Bugün ortam baya kalabalıktı. Köylerde çocuklar böyle kalabalık ortamlara gidip büyükleri dinlemeyi çok severler. Büyüklerin yaptığı şakaları, dalga geçmeleri çocukların hoşlarına gider. Özellikle kışın sabah namazından sonra Sarari Kuri ile Daber köylülerle bir araya gelip birbiriyle şakalaşırdı. Köydeki Hakîm Bey çocuklar için ayrı biriydi. Onun şakalarına çocuklar bayılır kahkaha atarlardı. Çok komik bir insan, hâlâ çok güzel taklitler, şakalar yapar ama eskisi gibi değil. Artık kimse şaka sevmez hemen alınır. İşin şakası tüm şakalara kendi çocuklarından başlardı. Şakir bu fırsatı kaçırmak istemedi.

            Şakir annesini ikna edip okula gitmeme kararı aldı. Çok mutluydu. Babası biraz önce işine gitmiş olmasa Şakir bugün tatil yapamazdı. Hindistan ata erkil düşüncesine dayanan bir ülke. Evde sözü geçen babalardı ve çoğu karar onlar tarafından alınsa da eski gibi kalmadı, artık kadınlar da rahatça fikrini söyleyebiliyorlar ama yine de çocukların talim ve terbiyesinde babaların rolü büyük olduğunu söylersek yanlış olmaz.

            Şakir evden çıkıp yol kenarına geldi. Üstünde kalın siyah bir ceket ve kırmızı ayakkabılarıyla akranlarına hava atar gibiydi. Köyün ağası bile terlikle gelmişti. Hindistan ne kadar soğuk olsa da Aralık soğuğunda bile terlik giyen insanları görmek mümkündür. Hiçbir evde kalorifer bulunmaz. Çok soğuk olunca sabah ve akşamları dört beş kişi bir araya gelip odun yakar bir beş dakika kendini ısıttırır ve soğumadan hemen yatağına girerler. Dolayısıyla insanlar mont, ceket veya bot giymezler. Hele hele köylüler bir şal ve başı üzerine sarmak için bir tülbent bulsa dört beş kış bununla idare ederler.

            Ama çocuklar için ceket, ayakkabı ve tülbent soğuktan ziyade bir şıklık göstergesidir. Yeni kıyafetleri giyip dolaşmak ayrı bir tat verir çocuklara. Özellikle o kıyafetler Bombay ve Delhi gibi şehirlerden gelmişse köyde söz olur. Büyük küçük herkes konuşur. Dillere destan olur. Şakir de kendini çok şanslı görüyordu kıyafet konusunda. Ceketi Bombay'da çalışan dayısı Ahmet ve ayakkabıyı da Delhi'deki halası Müşteri Begüm yollamıştı. Şakir’in dilinden dayısına ve halasına ait güzel sözler eksik olmazdı.

            Saat sekize yaklaşıyordu. Güneş bir an kendi yüzünü gösterdi. Herkes güneşin ilk önce ona çarpmasını istedi. Güneş yine saklambaç oynamak istedi ve kendi değerini göstermek için kayıp oldu sanki. Zaten insan bir şeyin değerini o şeyin ortadan kalkınca daha iyi anlar.

            Güneş de hava ve su gibi büyük bir nimettir. Şakir güneşle ilgili az çok ders kitabı okumuştu. Ancak bugün yol kenarında güneşi bekleyen Hindu komşularını görünce, farklı şeyler öğrendi.

            Yanında Nevin adlı bir Hindu komşusu vardı. O da beşinci sınıf öğrencisiydi. Fakat güneşle ilgili bilgisi nispeten fazla idi. Şakir ellerini pantolonun cebine sokup, güneşin yüzüne çarpmasını isterken, Nevin iki elin ayasını birleştirip güneşin ellerine çarpmasını istedi. Şakir ilk defa böyle bir maceraya atıldı. Çocuk olduğu için zaman kaybetmeden hemen arkadaşına neden böyle yaptığını sordu. Nevin de hiç ihmal etmeksizin “Biz güneşe Nameste (selam) veriyoruz” dedi ve konuyu biraz daha açarak şunları söyledi:

            “Hinduların bir kısmı güneşi bir ilah olarak görür. Az önce yaptığım hareket ibadetimizin bir şekliydi. Güneşe selam vermeden hiçbir yere gidilmez. Hindular genellikle Ganj nehri veya ırmak kıyılarında güneşin batmasına ve doğmasına özen gösterir. Güneş dışında suya tapanlar da vardır. Yoldan geçerken bir nehir veya ırmak görse arabasını durdurup biraz önce yaptığım gibi ellerini birleştirip bir iki dakika suya karşı sessiz durup suya Nameste (selam) verilir, imkân bulamayanlar ise arabadan bu ibadetini eda eder." dedi.

            Şakir aman Allah’ım böyle bir şey var mı ya diyerek Nevin’e teşekkür etti ve okula gitmeden bir bilgiye sahip oldu.

            O günden itibaren Şakir ile Nevin iyi bir arkadaş oldular, okul dışında çoğu zamanı beraber geçirmeye başladılar. Her ikisi de birbirinin dinine saygı gösterir, festival ve bayramlarda birbirinin evine de giderlerdi. Merak ettiği şeyleri de birbirilerinden öğrenirlerdi. Bu şekilde okulda öğrenmediği birçok şeyi Şakir ile Nevin sohbetlerinden öğrenmeye başladılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mohd Manazir Arşivi