Muhabbet Gerek
Her insan bir dünya her insan bir muamma… Dünyayı keşfetmek için binlerce yıldır yol yürüyen insan aslında kendini keşfetmek için yola çıktığını anlayabildi mi acaba? Kâh uzaya çıkıp kâh sulara dalıp yaşadığımız gezegeni tanımaya çalışırken içimize doğru bir yol arıyorduk belki de. Asırlardır insanı tanımaya ve ona şifa vermeye çalışan tıp ilmi de manevi cihetten bakan ilahiyat ilmi de bu yolun farklı patikalarını yürüyen uğraş ve gayretler…
Âlemde bir zerre iken kendini olduğundan büyük gören insan, kendini bulmak için başka bir insana muhtaç oysa. İspata ve tasdike muhtaç bir cümle kurduğumun farkındayım. Zaten mevzuyu ne psikolojiye ne astrolojiye ne de sosyal bilimlere getireceğim. Diğer yandan gittikçe tek başına kalan gittikçe yüreğinden uzaklaşan gittikçe mekanikleşen bir insan şemailinden ürktüğümü de saklayamam.
Bireyselleşmenin bu kadar öne çıkarıldığı bir çağın göbeğindeyiz. Diğerine itimat etmenin kandırılmak, çok sevmenin zayıflık, dost aramanın beyhudelik olduğuna dair kabuller tavan yapıyor. Karşılıksız sevmekten korkuyor gençler ve sevgiyi pazarlık konusu edebiliyor.
Dostluklar da mı azaldı nedir? Arkadaşlık demiyorum kaldı ki arkadaşlık da kuramıyor şimdinin insanı. Hoş görmüyor, katlanmıyor, çekemiyor, arkadaşını olduğu gibi sevemiyor. “Seni sen olduğun için sevdim” enginliği yüksek dağların zirvesinde yalnız kaldı azizim.
Dostluk, arkadaşlıktan öte bir şeydir. Kalplerin çakışması, susarken bile anlaşması demektir. Susmaya gidersin bazen dostun yanına, aynı yöne bakarsın aynı hislerle, konuşmadan beklersin. Kalpler konuşur bir müddet, vakit demlenip kemale erince sohbet, selam eder ayrılırsın. Bunu yapabildiğin kaç kişi varsa o kadardır dostun. Bu da yetmez oysa dostum; muhabbet gerekir muhabbet…
Derinliği var insanın cümleye sığmayan kelime ile ifade edilemeyen tarafı. O derinliğin varlığından eminiz ve muhabbetin orada neşvünema bulduğundan haberdarız. Metafizik olmadan fiziği kavramak zor, sema ile irtibat halinde olmak metafizik için elzem. Tüm bunlar muhabbet dediğimiz derinliğin burçları olsa gerek.
Muhabbet deyince aklımıza gelen tüm kavramlar, tüm tanımlar doğru olabilir ama nakıs kalacağı kesin. His dünyasının bir şubesi olarak muhabbet çağın bedbin yılgın ve biçare insanına merhem olacak güçte. Muhabbet kalbe verilen bir nimet olsa gerek. O nimetten mahrum kalmak metafizik haz ve zevklerin fizik boyutunda kalması demek. Geçici ve bedeni hevesler, dünyalık hırs ve arzular maddeci ve ölçülebilir kazançların derdine düşüp gidebilir. Oysa aynı dertlenmeler muhabbet nazarıyla bakıldığında hikmet haline dönüşür.
Geçip gidiyor ömür… Bizden geriye üç beş fotoğraf, kırık dökük hatıralar, iki satır yazı kalacak o da kalırsa… Ya muhabbet öyle mi azizim; sana muhabbeti olan seni hep o hisle anacak, onun tadı gelecek kekremsi de olsa. Sevmek dediğimiz muhabbetle korunur, aşk muhabbet sayesinde canlı kalır. Sevdiğinin lütfu da kahrı da muhabbetle kıymetlenir.
Dünya ve onun içinde bulunduğu güneş sisteminden başlayarak dağları denizleri, papatyayı laleyi, dostu yareni muhabbetle sevmeli, görmeli ve düşünmeli… Sevmek tek başına muhabbet değil, âşık oldum diyen her divane mecnun değil. Velhasıl “Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl, Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl."