Kutlu Doğum Bize Ne Söyler?
Ülkemizde kutlu doğum programları 1989 yılından itibaren düzenlenmeye başlamış, yani 25 yıldır kutlu doğum haftasını çeşitli etkinliklerle kutluyoruz. Peki, 25 yıldır bu kutlamaların maneviyatımıza etkisi, katkısı ne oldu? Kutlu doğum haftası etkinliklerini bir fırsata çevirebildik mi? Bugünkü yazımızda bu sorunun cevabını aramaya çalışalım.
Aslında bu tür haftalar ve günler eğitim açısından, duyarlılık ve bilinç açısından önemli bir fırsat olarak önümüzde duruyor. Fakat bu tarz özel günleri fırsata çevirenler genelde eğitimcilerimiz değil, girişimcilerimiz oluyor. İşin ticari boyutu hızla gelişirken, günden veya haftadan hizmet etmesi beklenen ruh ve bilinç ikinci sırada kalıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı son yıllarda, her yıl kutlu doğum haftasında ana bir tema belirleyerek bu tema çerçevesinde etkinlikler düzenleyerek haftanın ruhunu yeniden ve bir kez daha diriltmek isteğini açıkça ortaya koyuyor. Fakat merkez teşkilatının takdiri fazlasıyla hak eden bu samimi gayretleri taşra teşkilatlarında ne kadar karşılık buluyor kestirmek biraz zor. 2014 yılı için belirlenen ana tema oldukça manidar ve anlamlı: “Hz. Peygamber din ve samimiyet”.
Dindar kesimin en büyük problemlerinden biri haline gelen samimiyete dikkat çeken bu yılki konu; enine boyuna, derinlikli analizler gerektiren bir alana tekabül ediyor. Peygamber Efendimiz’in “Din samimiyettir” hadisi hayatlarımızda ne kadar karşılık buluyor? Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, din görevlisinden öğretmenine, işçisinden memuruna her birimiz Âlemlerin Sultanı’nın dikkatimizi veciz bir şekilde çektiği bu konuda kendimizi check-up’tan geçirdiğimiz zaman ortaya nasıl bir fotoğraf çıkıyor?
Eşimizle ya da çocuklarımızla kurduğumuz ilişkide samimiyetimizin derecesi nedir? Her gün saatlerimizi paylaştığımız iş arkadaşlarımıza karşı gerçekten samimi bir tavır içinde miyiz? Ya da hadisin devamında da geçtiği gibi “Allah’a, O’nun Rasûlü’ne, emir ve nehiylerine” yaklaşımımızda gerçekten samimi davranabiliyor muyuz? Her türlü iç pazarlığı, siyaseti, her türlü kini nefreti, günübirlik hesapları bir kenara bırakarak bir Müslümana en çok yakışan bir tavırla samimiyet katsayımızı yükseltebiliyor muyuz? Tüm bunları bir kenara bırakalım, kendimize karşı samimi miyiz? “Üç günlük dünya”da küçük hesaplar peşinde koşmadan, ahiretimizi kurtaracak bir samimiyet kıvamımız var mı?
Bu yılki kutlu doğum haftası samimiyet noktasında kendimizi ve çevremizi, çevremizle ilişkilerimizi yeniden ama halis bir niyetle ve tarafsız bir şekilde gözden geçirmemize vesile olursa ne mutlu bize! Hafta münasebetiyle istenen ve beklenen de bu değil mi zaten?
Geçen haftaki yazımızı, eğitim sistemimizi milli ve manevi değerler üzerinde yeniden inşa ve imar etmek için olmazsa olmazlarımızı sıralamaya başlayarak bitirmiş ve demiştik ki: “Yapılması gereken, modern dünyanın gereklerini de göz önünde bulundurarak yüzlerce yıllık birikimi yeniden yorumlayarak, oluşturulacak bir eğitim sistemi için samimi ve halis bir niyetle yola çıkmaktır.” İşte bize samimiyetimizi test etmek ve yola çıkmadan önce niyetimizi ve ihlasımızı yeniden gözden geçirmek için bulunmaz bir vesile!.. Kutlu doğumunu kutladığımız Mübarek Nebi’nin ihlas ve samimiyetinden payımıza düşen bol olsun inşallah. Kutlu doğum haftamız, gönül dünyamıza nice samimi kutlu doğumlara vesile olsun.