İsmail Boylu
İsmail Boylu KUL HAKKI

KUL HAKKI

Yaşadığımız bu fani hayat elbette bir gün son bulacak, ebedi hayat başlayacak ve herkes bu dünyada yaptığının hesabını verecektir. Orada inceden inceye hesaba çekileceğimiz hususlardan birisi de kul haklarıdır. Belli başlı kul haklarını sıralayacak olursak; ana-baba hakkı, evlat hakkı, karı-koca hakkı, komşu hakkı, akraba hakkı, işçi-işveren hakkı şeklinde sıralamak mümkündür. Akıllı ve basiretli insanlar hak ve hukuka saygı göstererek, hesap gününe kendilerini hazırlar. Şu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır ki; kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak ve herkes iyi ve kötü yaptığının karşılığını görecektir. Yüce Allah Kuran-ı Kerim’inde Zilzal Suresi’nin son iki ayetinde mealen şöyle buyuruyor: ”Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onun (karşılığını)görür. Kimde zerre miktarı kötülük işlemişse onun (karşılığını) görür.”buyrulmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.) de kimsenin hakkının kimsede kalmayacağına şöyle işaret buyurmaktadır: “ Kıyamet gününde haklar mutlaka sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun bile boynuzlu koyundan hakkını alacaktır.”

               Peygamberimiz (s.a.v.) hayatının son günlerinde hastalığı esnasında mescitte minbere çıkarak “ Ey insanlar! Belki yakında aranızdan ayrılacağım. Allah’ın huzuruna kul hakkı ile gitmekten daha ağır bir şey yoktur. Kimin bende bir alacağı varsa işte malım gelsin alsın. Kime yanlışlıkla veya kasten vurmuşsam işte sırtım gelsin vursun. Bu konuda asla çekinmeyin. Şunu bilin ki, içinizde bana en sevimli olan bende olan hakkını alan veya bana hakkını helal eden kişidir” buyurmuşlardır.

               Bir peygamber olarak Allah’ın Resulü kul hakkından bu derece çekindiyse bizlerde bu hususta çok daha dikkatli olmalıyız. Zira kul hakkı ile Allah’ın huzuruna çıkarsak bu da demek oluyor ki, kazandığımız bütün sevapları hak sahiplerine vermek zorunda kalabiliriz. Dünya hayatında bütün malını kaybeden kişi iflas etmiş sayıldığı gibi ahirette de kul hakkından dolayı bütün sevaplarını hak sahiplerine vermek durumunda kalanlar hakiki müflislerdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) onların hallerini şöyle açıklamıştır: “Ümmetimin müflisi kıyamet gününe namaz, oruç ve zekât ibadetlerini ifa etmiş olduğu halde gelir. Fakat aynı zamanda ona-buna sövmüş, iftira etmiş, şunun-bunun (haksız yere) malını yemiş, kanını dökmüş, onu-bunu dövmüştür. Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse diğerlerinin günahları ona yüklenir, sonra da cehenneme atılır.”

               Müslüman olan bir kimse, kul haklarına son derece titizlik göstermelidir. Bilerek veya bilmeyerek başkalarının hakkını üzerine geçiren kimse o hakkı dünyada ödemek ve helalleşmek suretiyle kendisini kurtarmaya çalışmalıdır. Dinimizin, ölen bir Müslüman’ın mirasından öncelikle borçlarının ödemesini istemesi de kul haklarına verilen önemi gösterir.  Hak sahibine hakkını vermeyenler, iftira ve dedikodu yaparak insanlar arasında huzursuzluğa sebep olanlar, başkasına ait mala ve cana zarar verenler, işçisinin alın terini ödemeyenler, işini dürüstçe yapmayanlar, su ve elektrik gibi hizmetleri kaçak kullananlar ahirette iflasla yüz yüze gelebilirler.

               Herkesin hak ve hukukuna saygılı olalım. Kul hakkıyla Allah’ın huzuruna çıkmaktan sakınalım. Kul hakkını, hak sahibi affetmedikçe Allah’ın affetmeyeceğini bilelim. Dünyadaki birçok kötülüğün, kul hakkına riayet edilmediğinden kaynaklandığını unutmayalım.

               İki cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir Hadis-i şerifinde mealen şöyle buyuruyor:

               “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu, zarar görmediği kimsedir.”

               İslam dini, özellikle kul hakkına çok önem vermiştir. Allah Teala tövbe ettikleri takdirde insanların yaptıkları çeşitli günahları, affettiği halde, kul hakkını, hak sahibi affetmedikçe affetmemektedir. O bakımdan Müslümanlar çok dikkatli olmalı ve üzerlerine kul hakkı geçirmemelidirler. Aralarında sık sık helalleşmeyi adet edinmeli, geçmişte bir kulun hakkını yemiş ise onu hemen iade etmeli ve helalleşmelidir.

               Sözlerime son verirken netice olarak diyebiliriz ki, Allah haklarına riayet etmekle emrolunduğumuz gibi, kul haklarına da dikkat etmek zorundayız. İnsanları huzursuz edecek fitne ve fesattan, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmaktan son derece sakınmalıyız. Bütün insanların malını, kanını, namus ve şerefini, kendimizinki kadar kutsal saymalıyız. İnsanlara hakaret etmekten, maddi ve manevi haklarını zedelemekten, yalan ve iftiralarla, insanların şahsiyetleri ile oynamaktan her zaman uzak durmalıyız.

               Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Boylu Arşivi