Konfor arayışı
Beni yavaşlat Allah’ım, aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir. Zamanın sonsuz görüntüsüyle hızımı azalt. Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret. Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret. Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı artırmaktan çok daha değerli şeyler olduğunu bileyim. Heybetli meşe ağacından yukarı doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır. Ve en önemlisi, Allah’ım bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmem için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmem için sabır, ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için akıl ver. W.A.Peterson, Hint Duası-şiir yorumu
Modern çağda yaşadığımız malum. Üstelik bu çağın pek çok gereklerinden birinin de haz ve hız çağında yaşamamıza mukabil hak edip edilmediği sorgulanmadan arzulanan konfor arayışı.
Konfor: Günlük hayatı kolaylaştıran maddi rahatlık olarak geçiyor TDK sözlüğünde.
Teknolojik donanım çağı, insanı yeni arayışlara sürüklüyor. Yeni yerler keşfetme, yeni insanlarla tanışma, yeni bir dil öğrenme… Tüm bunlarla birlikte kendimiz gibi olmayana -ki pek tabii bu kişiler bizden maddi olarak daha ileride olanlar olacaktır- özenme benzeme çabası.
Her güzel şeyin olduğu gibi konforun da bedel ödettiğini unuturuz. Birilerinin yıllarını harcayarak çok ciddi çabalarla geldiği noktaya hemen ulaşıverelim isteriz. Sanki bu bizi dünyanın en mutlu insanı yapacak gibi gelir. Oysa bilinmeli ki bulunan değil daima aranan daha kıymetlidir. Bulmak çok önemlidir fakat aramak ve çaba harcamak eğer fark edilirse daha anlamlıdır. Kıymeti yükseleceğinden bir anda bulunan değil de zamanla çabayla aramayla elde edilen daima daha değerli olacak; kaybetmemek için de sahibine yine bedeller ödetecektir.
İstiridyenin içindeki inciyi hatırlayın. Birden oluşur mu? Kesinlikle hayır. Sabır gerek. Mevsiminde bekleyen sedef içindeki istiridye bol bol nisan yağmuru içer. Böylece karnındaki o değerli varlığın oluşumuna inciye şahitlik eder. Nice sancılar içinde bekler onun dünyaya gelmesini. Gelişimini sağlayan istiridye mevsim sonunda karnı yarılarak yine bedelini ödeyerek inciden ayrılır ve inci gerdanlıklara süs olmaya hazır hale gelir.
Akdeniz’in şirin bir köyünde insanlar ağustos sıcağında uğraş içindedir: Kese doldurma. Yeni hasat zamanına yetişecek çilekler için minik poşetlere tek tek uğraşarak ince elenmiş toprak doldururlar. Ardından elli beş altmış tanesi bir kasaya konur, düzenli aralıklarla sulanır. Birkaç hafta sonra yörenin tabiriyle ilişe kurulur. Yani fidanları dikim zamanıdır. Toprak doldurduğumuz minik poşetlere geçen yılki ürünlerden yeni oluşan fidanlar sabırla ve özenle dikilerek kökleşmesi beklenir. Bu sırada dümdüz toprağa makine gelir ve dizi vurma denilen setleri çeker. Üzeri güneşten korumak için naylonlanır. Yahut eğmelerle üzeri seralar gibi kapatılır. Ardından kök salmış fidanlar toprağa ekilir. Birkaç ay sonra ilk meyveler oluşmaya başlar. En güzel kıpkırmızı lezzetli ve kokulu çilekler yılın ilk ve son sezon ürünleridir. Çilek toplama işi yaklaşık dokuz on ay sürer. Tüm bunlar sabırla olur ve sürekli her yıl yenilenir. Bazen gözümüze küçük gibi görünen şeylerin arkasında nice emek ve alın terinin olduğunu fark etmek onu çok daha değerli kılacaktır.
Ceddimiz binlerce yıldır hep mücadele vermiş. Kimi zaman düşman askerlerine kimi zaman yoksulluğa kimi zaman doğal afetlere karşı hep mücadele etmişler. Bizler de günümüzde pek farklı sayılmayız. Yine düşman ülkelerle fiili savaş olmasa da sözel çatışmalarla, yine doğal afetlerle, yine ekonomik kaygılarla, hastalıklarla… Ülkemizin refah düzeyi arttı artmasına ama unutmamalıyız ki burası dünya. Burası Müminin cehennemi. Rabbimizin ayette buyurduğu gibi mal ve evlat biriktirme yarışı. Oyun ve oyalanma yeri.
Uzun sözün kısası mükemmel bir yaşama bu dünyada ulaşamayacağız. Tam her şey yoluna girdi derken Azrail kapıda belirecek ve haydi gitme vakti deyiverecek. Bu yüzden çok da hırslanmadan en çok haline şükrederek ve pek tabii görev ve sorumluluklarını iki yurt için de hakkıyla yerine getirerek yaşamak. Gerisini yaratana bırakmak en güzeli.
Selam ve dua ile.