Ömer İnal
Ömer İnal Kobani Denklemi…

Kobani Denklemi…

Kobanide çatışmaların başlamasıyla birlikte Türkiye’ye gelen sığınmacıların sayısı iki yüz bini buluyordu; Kobani nüfusunun 400 bin civarında olduğu göz önüne alındığında Kobani’nin yarısı güvenli liman olan Türkiye’ye sığınmıştı… Kadim medeniyetimizin bizlere yüklediği sorumluluk gereği kucak açmıştık darda kalan kader yoldaşlarımıza…

Lakin bununla da sınırlı kalmadı Türkiye’nin yaptıkları, Kobani’de çatışmalarda yaralananlar Türkiye’ye getirilerek tedavi ediliyordu..

Kandil’in Kobani’ye destek maksatlı olarak gönderdiği PKK'nın arananlar listesinde üst sırada yer alan Diyarbakır bölge sorumlusu "Sofi" kod adlı Selahattin Dilek yaralı olarak Türkiye'ye getirildikten sonra Suruç Devlet Hastanesi'nde Özel Harekât timlerinin düzenlediği operasyonla ele geçirilmişti..

Öte yandan PKK'nın Hakkâri bölge sorumlusu "Rızgar" kod adlı Selman Ateş de aynı şekilde hastanedeyken düzenlenen operasyonda ele geçirildi…

 

Türkiye bu ateş hattında üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyordu… Kobani’den gelen sığınmacılara kucak açtığı gibi, 75 TIR’ı bulan insanî yardımlar da gönderildi…Hatta yabancı basında Türkiye'nin Barzani'ye silah yardımı yaptığı dahi öne sürüldü...

 

Tüm bunlara rağmen Kobani çatışmaları bahane edilerek sokaklar terörize edildi… Peki, bu süreç nasıl başladı?

 

Selahattin Demirtaş’ın ABD ziyareti sonrası bariz şekilde değişen tavrı elbette önemliydi lakin sokaklarda estirilen olayların mahiyetine bakıldığında önceden yazılmış bir senaryonun sahne almasıydı ‘’sokağı çıkın’’ mesajı…

 

4 Ekim günü Alman Yeşiller Partisi Milletvekili ve Parlamento Başkan Yardımcısı Claudia Roth başkanlığındaki Alman heyet, Suruç'ta HDP'li vekiller ile görüştü, konu basına açıklandığı kadarıyla Kobaniydi...6 Ekimde Diyarbakır'a gelen Claudia Roth, HDP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ve yardımcısı Fırat Anlı'yı ziyaret etti.

 

6 Ekim gecesi saat 23.00 sularında halk sokağa çağrıldı

 

Bilindiği üzere Claudia Roth ‘’Gezi’’ eylemlerinde taksime gelip ‘’ortalığı karıştıran kişi’’ olarak nam salmıştı… Kobani bahanesiyle Sokakların terörize edilmesinden hemen önce ‘’olay mahallinde’’ olması, önümüzdeki büyük resimde eksik olan parçayı tamamlıyordu adeta…

 

ABD ve Almanya görüşmelerinde HDP’lilere, şöyle bir mesaj verilmiş midir? ‘’Öcalan’ın müzakere ısrarı, Kürt haklarının hükümet tarafından suiistimal edilmesine yol açarken, Öcalan’ın şahsi düşünceleri nedeniyle Kürt halkının önderi olmaktan uzaklaştığı, hayati öneme sahip böyle dönemde Kürt halkının haklarını müzakerelerle değil mücadeleyle savunacak yeni bir öndere ihtiyaç duyduğu ve bu kişinin de genç dinamik bir kişi olmasının zorunluluğu…’’

 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde takındığı tavırla demokratik anlamda artı puan toplamışken, sokağa çıkın çağrısı yapmak için böylesine bir ‘’çözümlemeye’’  mi maruz kalındı henüz ‘’net’’ olarak bilemesek de o talihsiz sözler ağızdan çıktıktan sonra iş artık ‘’profesyonellere’’ kalmıştı, daha önceden planlanan şekilde olaylar gelişecek ve birçok ilde aynı anda belli noktalara yapılan saldırılarla devam edecekti…

 

Olaylar sırasında IŞİD’in yaptıklarını aratmayacak cinsten bir vahşete başvurulması da planın bir parçasıydı, zira bu caniliğin milliyetçi duyguları harekete geçireceği ve karşılıklı çatışmaların yaşanacağı hesap ediliyordu… Ayrıca böylesine barbarlıkla sokakları talan eden bir görüntüden sonra çözüm sürecine halkın isyan etmesi karşı çıkması bekleniyordu…

 

Lakin olaylar onların ‘’öngördüğü’’ şekilde değil, Hükümetin kararlı ve akıllı tutumuyla bitirildi ve sükûnet sağlandı, olansa Demirtaş’a oldu…

 

Sokağa çıkın çağrısı yapan Demirtaş’ın kobani olaylarında ölen kişiler ve devlet malına verilen zararlar nedeniyle üzerinde taşıdığı sorumluluk bundan sonraki siyasi hayatında silinmez bir iz olarak kalacaktı…

 

Rabbim Devletimize zeval vermesin diye dua edelim, selametle…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi