“İBNE”
“İbne” kavramı sözlükte argo ifade olarak belirtiliyor. Türk ve İslam kültüründe ise hem argonun azamisi hem de tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Basına yansıyan ve bir dava konusu olan bir olayda kendisini “ibne” olarak gören birisi şunları söylemiş; “Bunu bir ibne olarak söylüyorum, ibnelik hakaret değil, cinsel yönelimdir. Ben bir eleştiri sundum, yoksa kendime hakaret etmiş olurdum”.
Geçenlerde kendilerini “ibne” olarak görenler veya onları destekleyenlerin toplantısı olmuş. Daha doğrusu gösteriye dönüşen bir “kutlama”…
İnternetten haberdar olduk. “Şenlik” şeklinde geçen bu “sokak kutlamasında” kadınlaşmaya çalışan erkeklerin yarı çıplak davranışları “cinsel yönelimin” bir tezahürüymüş. “Sokak” gösterisine katılan “ibnelerin” bir kısmı yarı çıplak ve sakallı çehreleriyle münferiden dans ediyorlar….. Anlaşabildiği kadarıyla bahse konu “sokak gösterisine” katılanların hepsi kadınlaşmaya çalışan “erkekler” değil. Bir kısmı “bayan”…. Anlaşıldığına göre bayanlar “ibne” arkadaşlarına destek için orada bulunuyorlar (!). Toplantıya katılanların taşıdıkları dövizlere ve kullandıkları sloganlara bir bakalım;
Bir “ibnenin” elinde “Velek ki ibneyiz” şeklinde bir döviz var. Bayan olduğu anlaşılan bir “ibne” destekçisi “lezbiyen olduğum için onur duyuyorum” dövizini “gururla” taşıyor.
Katılımcılardan birisi “Ethem Sarısülük” şeklinde bir isim teleffuz ediyor. Toplantıya katılan “ibneler” hep birlikte “burada” diye bağırıyorlar. Kim bu Sarısülük? Oradaki “ibnelerle” ne ilgisi var? Basından bildiğimiz kadarıyla Gezi parkı eylemine katılan bir eylemci…
Birisinin elinde “Ahlakınız batsın” şeklinde bir pankart dikkat çekici…
“İbneler” toplantısını takip eden basın ordusu da olmalı ki, şahlandıkça şahlanıyor “ibneler” ve ibne destekçileri…..
Bir “ibne” kendisine uzatılan mikrofona “İbneliğin cinsel bir yönelim” olduğunu ifade ediyor. Yani bir tercihmiş “ibnelik”…..
Şahsî tercihlerin (sağlıklı olup olmadığına bakılmaksınız) toplum tarafından meşru kabul edilmesi mümkün müdür?
“İbnelik” özgürlük adına gündeme getirilebilecek bir talep midir?
“Velev ki ibneyim” diyen birisini nasıl anlamalıyız?
Özgürlük adına gündeme getirilen “ibnelik” bir özgürlük müdür yoksa bir hastalık belirtisi midir, iyi tefrik etmek gerekir kanaatindeyiz.
Her şeyden önce “cinsel bir yönelim” olarak ifade edilen “ibneliğin” sağlıklı bir tercih olmadığı kanaatindeyiz. İnsanlarda her türlü “yönelim” olabilir. Veya temayül olabilir. Her temayülü sağlıklı olarak görmek mümkün değildir. Şayet insan olarak her temayülümüz doğru ve sağlıklı olsaydı eğitim neye yarar? Okullar niye var? Kurallar niye konulmuş?
Bir “ibnenin” veya “ibne” destekçisinin taşıdığı “ahlakınız batsın” dövizi dikkat çekici..
Şayet ahlak, “batması” gereken bir olguysa toplumun kadim değerlerini yok mu sayacağız?
"Ahlaksız" olmak çok şık mıdır?
Bir başka dikkat çeken husus; bu tür organizasyonlarda sol temayüllü tercihler öne çıkıyor. Müesses nizamı yıkmak, genel kabul görmüş kriterleri yok saymak, günlük düşünmek ve sorumluluk duygusuyla dalga geçmek gibi hastalıklı yönelişler, olsa olsa tedavisi gereken davranışlar olarak görülebilir.
Önemle belirtelim ki, “İbnelik” yok sayılması gereken bir temayül değil tedavi edilmesi gereken bir “yönelimdir”. Buna ilaveden ve daha önemlisi koruyucu tedavi sistemi geliştirilmelidir.
Günlük düşünen ve sadece kendi zevkini düşünen bir zihin yapısının teşmil edilmesi düşünülemez. 2015 yılında sokak gösterisine dönüşen “ibneler” nümayişi marjinal bir tercih olabilir.
ÜLKEMİZDE “İBNE” OLDUĞUNU SÖYLEYENLER VARSA VE BU TEMAYÜLÜNÜ BİR TOPLANTI HALİNDE ALENEN GÜNDEME GETİRİYORLARSA BU DURUMDA SADECE “İBNELER” KABAHATLI SAYILAMAZ.
“İBNELİĞİ” KABULLENMEYEN BİZLER DE BU HATALI YÖNELİMDEN SORUMLUYUZ.
Bu “ibneler” gökten zembille inmedi.
Bu toplumun fertleri bu “ibneler”..
“İbneleri” sığaya çekmeden önce bunların “cinsel yönelimlerinin” nasıl böyle bir alenî seviyeye geldiğini teemmül etmek mecburiyetindeyiz.
Kendimizi sorgulamamız gerekir;
Nerede hata yaptık?
Eğitim sistemimiz de mi hatalarımız var?
TV dizilerinde mi gizli “ibne” teşviki var?
Kimlik krizi içinde miyiz?
Erkeğin “erkek” gibi kadının da “kadın” gibi olması yönünde pradigma mahrumiyetimiz mi var? Erkeğin “kadın” gibi, kadının da “erkek” gibi olması yönünde genel ve gizli bir teşvik mi var?
Bizim kadim kültürümüzde bir kusur olduğunda kişi, önce kendini sığaya çeker.
İtham etmek her kişinin işidir.
Anlamaya çalışmak, sorgulamak, empati yapmak ve çözüm bulmaya çalışmak er kişinin işidir.