HİÇBİR YARIN, BUGÜN KADAR GÜZEL DEĞİLDİR
Hani Rabbin meleklere şöyle demişti: “Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun önünde hemen saygı ile eğilin.”
Derken bütün melekler topluca saygı ile eğildiler.
Ancak İblis eğilmedi. O, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.
Allah: “Ey İblis! Seni ellerimle yarattığım karşısında saygı ile eğilmekten ne alıkoydu? Büyüklük mü taslıyorsun yoksa üstünlerden olduğunu mu sanıyorsun?” diye sordu.
İblis: “Ben ondan daha hayırlıyım (üstünüm). Zira beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın.” dedi.
Allah şöyle karşılık verdi: “Öyle ise çık oradan (cennetten)! Sen kovuldun! Şüphesiz benim lânetim hesap ve ceza gününe kadar senin üzerinedir.”
Bu ayetlere daha önce hiç ırkçılığın özünü ifade ettiği ve ona karşı bir tavır olduğu yönüyle bakmamış olabilirdik. Anlıyoruz ki, bazı kimselerin özelliği diğerlerine farklı ufuklar göstermek ve yeni yollar açmaktır. Liderlik böyle bir şey olsa gerek…
“Ben şu millettenim, falanca milletten ya da bütün diğerlerinden üstünüm.” diye düşünmenin yukarıda aktardığımız şekliyle İblis’in tutumundan başka bir şey olmadığı yeteri kadar açık değil midir? Bakın, daha kaliteli malzemeden üretilmiş olmaktan ötürü Ademoğlu’nun önünde eğilmeyeceğini söyleyerek diklenmenin korkunç kibri ve gururu nasıl da sırıtıyor! Herhalde negatif milliyetçilikte baskın olan, yüce ruhanî duygular değildir.
Milliyetçilikle ilgili malum tartışmalarda, nasılsa birileri aniden milliyetçi kesildi, hatta “milliyetçinin önde gideni” oldu; oysa önceleri ağızlarından böyle şeyleri pek duymazdık. Neymiş? Milliyetçilik kötü bir şey değilmiş… Herkes vatanını milletini sever, ülkesi için çalışırmış falan filan… Milliyetçiliğe karşı çıkanlar “Vatanı milleti sevmeyin, bu kötü bir şeydir!” demiyor ki… Bunlar, her an her şeyi kötüleme yoluyla kendine prestij kazandırmaya çalışan tipik muhalefet hareketleridir.
Burada, şeytanî bir itkiyle ırksal kökenini öne çıkararak kendini diğerlerinden üstün görmek suretiyle etnik topluluklar arasında fitne, ayrışma ve çatışmaya kışkırtan eylemlere girişerek nefret suçları işlemek gibi işler kastediliyor. Türkiye’de iki etnik topluluk arasında çıkan yüksek gerilimli kavgaya, bir tarafta “Kürt’ten Peygamber gelse inanmam!” diyen bazı Türkler, diğer tarafta yatıp kalkıp “Ben Kürdüm!” diyerek “Kürt sorunu” lafını sakız gibi geveleyen bazı Kürtler neden olmuş ve hep odun taşımıştır. Şimdi bu milliyetçilik tartışmasının tozu dumanı içinde başımıza bir numaralı milliyetçi kesilen tipler, oradan önlerine şöyle yağlı yerinden üç beş “siyasî kemik” düşer mi diye arada bir de etrafa bakınıp duruyorlar.
Boş verelim. Olanlar olmuştur. Hiçbir düşmanlık ebedî değildir. Artık hayvanlar gibi hırlaşıp kapışmayı bıraksak da insan gibi oturup gelecekte neleri yapmamız ve neleri yapmamamız gerektiğini konuşmaya başlasak çok iyi ederiz. Bugün akmış kanın, dökülmüş gözyaşının hesabından vaz geçmenin vakti gelmiştir. Gülümseyerek sarılıp kucaklaşma, helalleşme vaktidir…
Hiçbir yarın, bugün kadar güzel değildir.