Necmettin Şimşek
Necmettin Şimşek Her şeyi bilmek zorundayız

Her şeyi bilmek zorundayız

*Teknoloji çağı diye adlandırılan zamanlar için ben bilgi çağı diyorum. Teknoloji yeterli gelmez. Bilgiyi algı için kullananlar değil yorumlayıp işleyenler bir sonraki çağa geçecek. Algı ve yanılgı üzerine çok durduğum halde yanılgı hepimizin ortak sorunu. Daha kötüsü ise yanılgıyı asla kabul etmeyip bizi aptal yerine koyup algıya devam edenler yüzsüz. O kadar zor bir dönemde yaşıyoruz ki her şeyden sorumluyuz. Sorumluluktan bahsetmiyorum normal şartlarda hayatı bu kadar zorlaştıranlardan kaynaklanan hayat zorluğu sorunumuz.

**Sonu olan bir hayatımız olduğunu biliyoruz. Önümüzdeki zaman kalan zamandır sadece. Başka ülkeler ile kıyas yapmayı pek severiz. Benim baktığım 3-5 kıstas var. Pasaport durumu, internet hızı, akademik yayın sayısı, öğrenci başarıları, sağlık durumu, adalet hızı gibi gibi. Bunlar harici ekonomik olarak kalkınma düzeyi. Felsefi zannedilse de gri listede olan bir ülkedeyiz. Gayri safi milli gelir bakılmayacak durumda. Doğuya bakarsak fena değiliz. Güneye Afrika’ya bakarsak süperiz. Tam ortada da değiliz. Ortanın solundayız.

***Teknoloji sadece kalkınma hızımıza ivme katabilir fakat bizim seçimimiz olan inşaat ve yol yapımı durumunu abarttık. Anka 3 ve yerli milli uçağımızı bekledim. Astronotu da bekliyorum. Beklentilerim fazla değil aslında somut teknolojik ürün yeterli olacaktır. Uğraşmak zorunda olduğumuz sorunları çözmeden ekonomik olarak kalkınamayacağız gibi. Sorunların en başlıcaları ise 1-göç, 2-terör, 3-enerji, 4-eğitim ve 5-yolsuzluk bence.

1-Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki ucuz eğitim imkânlarıyla kıt ve sınırlı olanaklarla iyi yetiştirilmiş kalifiye iş gücünün gelişmiş ülkelere göç etmesidir. Beyin göçüyle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kalkınma yavaşlarken, iyi yetişmiş nitelikli beyinlere daha iyi ekonomik ve sosyal imkânlar sunan gelişmiş ülkeler daha hızlı kalkınmaktadır. Türkiye beyin göçüyle iyi eğitim görmüş nitelikli 100 kişiden 59’unu kaybetmektedir. Dünya Bankası verilerine göre yurt dışında eğitim gören Türk gençlerinin yurt içinde eğitim görenlere oranı %3,2 civarındadır. Yurtdışında eğitim imkânı edinen Türk öğrenciler lisans, lisansüstü veya doktora eğitimlerinden sonra çoğunlukla yurda dönmemektedir. Türkiye’nin, iyi yetişmiş nitelikli beyinlerden beyin göçü nedeniyle eğitim, bilim, teknoloji ve sanayide yeterince yararlanamaması büyük kayıptır.

2- Güneydoğu meselesinin temelinde insani sorunlar yatmaktadır. Feodal ağalık düzeninin yıkılması, kırsal alanlarda yaşayan halkın toprak sahibi yapılması, işsizliğe çözüm yolları aranması en önemli hedef olmalı. Bölgede yatırımların ve hayvancılığın gelişmesi teşvik edilmeli, halkın uygun iskân politikalarıyla sulanabilir yeterli arazi tahsisleriyle üretime katılması sağlanmalıdır. Üreten bireyler hayal kurar kendini geliştirir ve ürettiği katma değerle ülkesine de katkıda bulunur. Din adamları törelerin dini emir olmadığını anlatmalı, eğitim önemsenmeli sadece yeni yetişen nesiller değil yetişkinler de çeşitli etkinliklerle bilinçlendirilmeli eğitilmelidir. Böylece bölge halkının devletine güveni bağlılığı ve aidiyet duyguları gelişecek, teröre alet olmayacaklardır.

3- Türkiye enerjide izleyen değil izlenen ülke olmalı ve bunun içinde önce paradigmasını değiştirmelidir. Her il bazında enerji envanteri çıkarılarak, öncelikle her ilin kendi kaynaklarından enerji ve elektrik üretim ile enerji verimliliği yöntemleri araştırılmalıdır. Bunun içinde her ilde akademisyen, EİE, TEDAŞ ve Sanayi Sektör temsilcilerinin katılacağı Enerji Koordinasyon Kurulları oluşturularak tamamı merkezi Enerji Verimliliği Koordinasyon Kuruluna bağlanmalıdır.

4- Hiçbir eğitim sistemi, eğitime motive olmamış öğrencinin eğitim sürecinden hedeflenen faydayı elde edemez. Hareket ve aksiyona etki eden motivasyon duygusunun sağlanması için uygun atmosferin oluşturulması gerekir. Eğitim sistemi her şeyden önce öğrencisine, merak etmeyi, sorgulamayı ve düşünmeyi öğretmelidir. Öğrenci ile iletişim kuran, fizyolojik ve kültürel farklılıkları dikkate alan, bilginin ne işine yarayacağını öğreten eğitim programlarından beklenen fayda elde edilecektir.

5- Genel olarak gelişmekte olan ülkelerde yolsuzlukların yaygın olduğu ve Türkiye’de de yolsuzluk için uygun ortam ve koşulların bulunduğu bilinmektedir. Yolsuzluğun sıfırlanması mümkün olmasa da en asgari düzeye indirilmesi temel hedef olmalıdır. Devlet vatandaşına güvenmeli ve bunu mevzuatlara yansıtmalıdır.

****Sonuç olarak, Türkiye’nin sorunları 5 başlıktan ibaret değil. Bu temel sorunların çözümlenmesiyle diğer meselelerin çözümlerinin kolaylaşacağı kendiliğinden hal yoluna gireceğini savunuyorum. Göçlerin çözümlenmesiyle; işsizlik sorunları azalacak, gelir dağılımında iyileşme olacak, halkın mantalitesi değişecek, eğitimde aşama kaydedilecek ve nitelikli toplumsal gelişime önayak olurken, bilinçli toplum anlayışı her kademede yönetim ve hukuk sistemine yansıyacak. Bunların çözümünün kaynakları ise terör, enerji sorunları ve yolsuzluklar nedeniyle israf olan kaynakların ekonomiye kazandırılmasıyla sağlanacak. Ülkemiz sorunlarının birbirini tetikleyen özellikleri birbirini çözen sinerjik bir açılıma dönüştürülebilir. Değişim ve dönüşümler mutlak dirençle karşılanır, statükocu anlayış her zaman mevcut döngüyü sürdürmekten yanadır. Bu durum kamu yönetiminde nitelikli uzman kadroların değerlendirilmesi ve sahip çıkılması ile aşılır. Demokratik, sosyal ve hukuk sistemiyle yönetilen bir devletin vatandaşlarının en güvendiği kurum yıllardır silahlı kuvvetler oluyor ve devleti yönetenlerle diğer kurumlar bundan kendilerine bir pay çıkartamıyorsa, o zaman zihniyet değişikliğine ihtiyaç var demektir. Kamu vicdanında, yönetenler sadece yaptıklarından değil yapmadıklarından da sorumlu olmalıdır. Yönetenlerden dolayı hayat zor. Hayatı kolay hale getirecek yöneticiler lazım. Halk olarak her şeyi bilmek zorunda olmamalıyız. Yöneticiler halktan daha zeki ve empati zekası yoğun olmalı. Lafla peynir gemisi yürümüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Necmettin Şimşek Arşivi