Her Şey daha mı Güzel olacak?
Dünden daha rahat daha konforlu daha ferah yaşamak arzusunda insanoğlu. “Gelişim” denen kaçınılmaz olgunun vadettiği daha çok haz daha çok keyif… Sade ve ağır yaşamayı unuttu çoktan dünya. Renklerin ve ışıltıların donattığı sanal bir sahnedeyiz artık.
Kocaman binalar yapılıyor, kocaman köprüler, yollar kaç gidiş kaç geliş. Hava alanları yetmiyor, şehirlerin üzerinden geçen uçak sayısı her gün artıyor. Çok daha hızlı ulaşıyoruz ulaşmak istediklerimize ve nedense hep eksik kalıyor sohbetler en güzel yerinde…
Daha dün sokağın sonundaki boş arsayı çevirdiler tel örgüyle, çocukların top koşturduğu o yer yıllarca mahallenin top sahasıydı. Birkaç kısık ses “ne olacak, dursaydı ya” diyecek oldu, yerine kocaman alışveriş merkezi olacak, daha güzel olacak deyince gönül razı geldi ve hiç kimse dönüp şunu sormadı; var mı ihtiyacı buranın kocaman bir AVM’ye?
Mahalleler büyüdükçe bina sayıları artıyor ve tüm binalar nedense göğe yükselmek için yarışıyor. Arada bir duvar var yan dairedeki komşu ile lakin komşu olmak isteyenler nerede? Mühendisler akıllı evi bulalı çok olmadı henüz ve dairelerimiz bizi rahat ettirmek için dizayn edilmiş durumda. Evimizi dizayn edenler aynı evde huzursuzluktan kıvranan kalplerimizi dizayn etmek için çare üretemiyorlar.
Eşya, öyle yer kaplıyor ki evimizde, iş yerimizde bize kalan yer kendimize bile yetmiyor. Her beş yılda yenilemek gerekiyor beyaz eşyaları ve çoğunlukla takside bağlanmış ödemelerimiz her ay artıyor. Malı seviyoruz, aşırı seviyoruz ve oysa mal, bize yük olmaktan başka bir şey getirmiyor.
Eskisinden daha iyi deyip satıyorlar daha geçen yıl aldığınız telefonun yerine yenisini. Ömrü belirli eşyalar vakti gelince bozuluyor ve yeni modelini almak imkansızlıktan çıkıyor. Daha müreffeh daha mutlu olacağımızı iddia ediyor firmalar ve hep yeni şeylerle çıkıyor karşımıza. Mutluluğun peşinde mutluluk ticareti yapanlarla çevrili etrafımız. Kendini iyi hissetmek için ideal boyunu kilonu onlar söylüyor, kahvaltıda ne yiyeceğine akşam hangi meyveyi yiyeceğine birileri karar veriyor. İspat edemem belki de çevrenize bakın bunca mutluluk vadine rağmen kaç kişi gülümsüyor gönle dokunarak öylesine?
Her şey daha güzel olacak deyip yıkılıyor eski sokaklar… Sokaklar yıkılıyor da onlarla birlikte hatıralar, dostluklar, doku ve tat yıkılıyor. Yerine inşa edilenler ışıklı ve rengarenk, inşa ediliyor da ihya etmekten ne kadar uzaklar…
Yollara sığmıyor arabalar, alt geçitler üst geçitler, tüp geçitler… Her yeni yol, trafiği rahatlatacak diye inşa ediliyor ve hala trafik sıkışmaktan kurtulamıyor. Kilometrelerce yolu saatler içinde ülkeleri bulutlar arasından geçip gidiyor, uçak yere iner inmez vaktin yetmediğinden, yetişemediğimizden şikâyet ediyoruz. Mesafeler kısaldı da vakit neden bu kadar daraldı Paşam?
Gönle danışılmıyor artık, çocukların sözü kalmadı söyleyecek. Sohbetin yerini belirlenmiş saatler ve randevular aldı. Eskiler kötü olduğu için mi yenilere hasret kalıyor ve dört gözle bekliyoruz? Yoksa yenilere yer açmak için mi elimizdekilere “eski” diyoruz. Her şey daha güzel olacak diye göz yumduklarımız, gözümüzü açmadan elimizdekileri çalacak bizden…