Gökhan Kırlangıç
Gökhan Kırlangıç Havuçtan Burun Kömürden Gözler

Havuçtan Burun Kömürden Gözler

Hangimiz dinlemedik, o şiir tadındaki hakikat masalını büyüklerimizden. Hani gökyüzünde birbirinden güzel sayısız melek, her biri bir kar tanesi tutuyordu avucunda ve letafetle bırakıyordu yeryüzüne. O karlar ki yüzlerce kilometre yüksekten süzüle süzüle onca yolu inerler de bırakın çarpmayı, değmezler bile birbirlerine…

 

Böylesine ahenkli kar tanelerinin birbirlerini incitmeme gayretiyle yeryüzüne süzülüşleri, yitirdiğimiz “öncelik senin,” düşüncesini hatırlatıyor karlı bir günde kaldırımlarda koşuşturan insanları görünce. Kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşayan metropol insanının bencilce yaşayışı geliyor akla. Kaldırım ve sokakları telaş içinde aşan Ayşe, Can Hüseyin Amcalar ...

Öyle bir umursamazlık içindeyiz ki, yollarda çarptığımız, iteklediğimiz insanlardan ne özür dileme ne de gönül alma gayretimiz kalmış.

 

Böyle bir kış gününü yaşarken Aziziyeden , buğday tanesi  arayan kuşlara takılmaz mı hiç gözlerimiz? Üşümesinler diye evlerin damlarında kuşlara sıcak yuvalar hazırlayan, o nazenin ruh ve yürek zenginliğine sahip bir ecdadın torunlarıydık bizler. Nasıl oldu da bu hale geldik?   

 

Yakacak odunu olmayanlara yardım götürmeye de vesiledir kar

 

Kar tanelerinin “biz geldik” der gibi heyecanlı inişleri, incitmeden usulca raks edişleri, yaşamın umut taşıyan yüzünü hatırlatır. Sanki bütün kirlerinden arınır yeryüzü onun gelişiyle. İnsanların yüzüne tatlı bir neşe yayılır. Çocukluğunun o unutulmaz anlarına döner koca koca insanlar.

Havuçtan burunlar, kömürden gözlerle büyük küçük herkes kardan adam yapmaya koyulur. Gökten her süzülen kar tanesi, üzerinde tüm insanların adı yazılı olan bir hediye paketi taşıyor gibidir.

Sevinç taşıyan bu paketler hiç karıştırmadan ve hiç dokunmadan birbirlerine, sahiplerine ulaşmak üzere düşüyorlar yeryüzüne. Kimi toprağa getiriyor hediyesini, kimi bir kediciğe, kimi bir çam ağacına, kimi bir çocuğa, kimi bir nineciğe... Tüm yaratılanların sahibinden yarattıklarına sunulan bir muştu vakitlerinden haberler getiriyorlar.

 

Bir mola zamanıdır kar; anlık da olsa tüm sıkıntıları kenara koyup heyecan ve coşku içinde yollara, kapı önlerine, bahçelere, avlulara tasasızca yayılmak için.

Kafasını sokacak bir ocağı, yudumlayacak bir aşı, ısınacak bir yakacağı olmayanlar için de sevinçtir kar. Onların neşesizliğini fark edip yardım götürenlerin sevabına vesiledir.

Her şekli ve her şartıyla mevsimler, hayatı öğrenmek için bizlere sunulan öğretiler dizisidir. Kar masalı, güz masalı, bir ilkbahar masalı…

Birkaç güne ait olan ve kahramanları ben sen o…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gökhan Kırlangıç Arşivi