Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci HANGİ ÖZGÜRLÜK?

HANGİ ÖZGÜRLÜK?

Paris merkezli bir derginin Peygamber Efendimiz ile ilgili edepsizliği ve hadsizliği üzerine “özgürlük” konulu yeni ve eskimeyen kadim tartışmalardan biri tekrar alevlendi.

Özgürlük dediğimiz olgu ve algının kişi ve toplumlarca farklı anlaşıldığını biliyoruz. Tarifini hiçbir sözlüğün aynıyla açıklayamayacağı bir kavramdan bahsediyoruz. Esasen özgürlüğün bu şekilde muğlak, müphem ve muallak olmasının bir hikmeti var diye düşünüyorum. En azından özgürlük dediğimiz alan irade ve takdirle ilgili bir durum olması hasebiyle hep u kapanık hâli devam edecektir.

            Bahse konu derginin yaptığı ve cüreti kimilerince özgürlük olarak tarif edildi. Hele basın özgürlüğü denen o ışıklı, renkli sanal kalkan dergiyi ve çalışanlarını zırha bürümüş oldu. Ülkemizde de sırf muhalefet olsun, yukarıya gol atayım hevesinde olanlar dahası kuyruk acısı yaşayan ağabeyler ve onların küçük kardeşleri “basın özgürdür” sihirbazlığından yola çıkarak demedik laf bırakmadılar.

            Ağabeyler ve küçük kardeşlerinin aymazlığını izah edecek bir yol ve çıkış bulmak mümkün görünmüyor. Neyi savunduğunun farkında olmayanlar, aslında akide boyutunda bir probleme duçar olduklarını göremeyecek kadar imamına itaat içindeler.

            Özgürlüğü; saldırganlık dâhil yıkmak, hakaret etmek, aşağılamak çizgisine vardıranlar kavramın içini boşaltmış ve derinliğini sığlaştırmış olduklarını fark edemiyorlar mı? Elbette bal gibi farkındalar her şeyin. Özgürlüğün çizgilerini kendilerine göre çizenlerin aslında kendilerini de kalın bir daire içine aldıkları aşikâr. Belki de mesele burada, özgürlüğün sonsuz anlam ve ferahlığını fehmedemeyenler kendi bataklıklarında olduğu kadar bir özgürlük peşindeler…

            Özgürleşerek birlikte yaşamayı beceremeyen ve bunun lezzetine varamayanlar, kendi sığ dünyasına diğerlerini de çekmeye çaba gösteriyor. Akılları buna yetiyor da denebilir, hinliğine yapıyorlar da. Özellikle din konusunda hele ki İslam dini ile ilgili yapılan tüm hamle ve işlerin hinlik dolu bir zihinle yapıldığı konusunda kuvvetli bir görüş var. Ben de bu görüşün isabetli olduğu kanaatindeyim. Hak ve batıl savaşlarında cephelerden biri budur muhtemelen.

            Peygamber efendimize bir şekilde saldırmayı, İslam dini ile ilgili kutsalları küçük düşürmeyi her fırsatta planlayan zihin yapısının özgürlük gibi bir kavramı kullanarak ortaya çıkması insafsızlıktan öte kavganın ve mücadelenin adıdır. Bizzat kavga kelimesini kullanıyorum, özgür olmanın kavga ederek kazanılacağını biliyorum. İlk başta nefsiyle kavgalı olan Müslüman elbette kendi inançları ve kendi kutsalları ile ilgili konularda kavgaya hazır olacaktır. Bizi ilgilendiren konu da burada başlıyor değil mi? Kavganın şeklini ve gerekenini tespit ve tayin edebilmek…

            Derginin yaptığı işten sonra özellikle Müslüman ülkelerdeki protestolar kime yaramış oldu? Bu soruyu iyi tahlil etmek gerekiyor sanırım. Kendini ispat etmeye çalışan, suçluluk duygusuna bürünen ve bu duygu yoğunluğuyla meydanlara dökülen kalabalıklar birçok ülkede ölümler getirdi. Diğer ülkelerde kamplaşmalar yoğunlaştı, marjinal grupların ismi parladı ve dahası…

Hangisi özgülüğümüzü anlamlı kıldı? Daha derdimizi anlatamadan özgürlük karşıtı oluverdik onların gözünde. Onların gözü o kadar önemli mi peki? Değil… İnançlarıma saldıran, Peygamberimi karalayan, dinime yan gözle bakan kim varsa ve bu “kimler” bunu özgürlük adına yapıyorlarsa onların özgürlüğü onlara olsun benim özgürlüğüm bana…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi