Mohd Manazir
Mohd Manazir Gelecekte Hindistan'da Türkçe, iş imkânı fazla olan dil bölümlerine gire

Gelecekte Hindistan'da Türkçe, iş imkânı fazla olan dil bölümlerine gire

            Bir önceki yazımda yukarıdaki başlık altında Hindistan'da Türkçe’nin gelişiminden bahsetmiştim. Zaman zaman Hindistan-Türkiye'nin ilişkileri üzerine durup sizlerle muhatap olduğumu da hatırlıyorum. Kültürel çeşitlilikte Anadolu'yla yarışabilecek durumda olan Hindistan'la ilgili yazılmış makale ve yazılarını inceleyip bazı önemli bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.

            Müslümanların Hindistan topraklarına ilk girişi VII. yüzyıl gibi erken bir tarihe denk gelmektedir. Fakat bu dönemlerde Hindistan’da Müslüman hükümdarların etkisi zayıftı. Ancak XI. yüzyıldan sonra Hindistan adeta Müslüman Türklerin hücumlarının merkezine dönmüştür. Özellikle 1000-1027 yılları arasında Sultan Gaznelî Mahmut’un Hindistan'a 17. sefer düzenlemesi ve onun Hindistan'a gelmesi Hinduların zihninde derin izler bırakmıştı. Gaznelîler'in seferlerinden yaklaşık 150 yıl sonra ikinci bir Türk dalgası; Gur Sultanı Muhammed tarafından gerçekleştirildi. Hindistan coğrafyasında Delhi Türk Sultanlıkları 1206-1526, Kutbiler 1206-1266, Balabanlılar 1266-1290, Kalaç Sultanlığı 1290-1320, Tuğluklular 1320-1414, Seyyidîler 1414-1451, Lodîler 1451-1526, Babürler 1526-1858 olmak üzere tarih boyunca çeşitli Türk devletleri kurulmuştur. Bu devletler içerisinde en uzun süren Babür İmparatorluğudur. Fakat Babür ile Osmanlılar arasında ilişkilere dair pek bilgi bulunmamaktadır. Amma Babür’den sonra Ekber ve Cihangirler ile IV. Murad'ın mektuplaşmaları bilinmektedir. Babürlü elçiler ile Osmanlılar arasında karşılık hediyeler ve diyaloglar ta 18. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.

            XII. yüzyılın sonundan 1526’ya kadar Delhi Türk Sultanlığı hakimiyetini sürdürmüştür. Delhi Türk Sultanlığı, dönemine ait pek çok mimarî eser günümüze kadar gelememiştir. Günümüze gelenlerden bazıları ise harabe halindedir. 1193 yılında Gurlu Muhammed Delhi’yi sultanlığının başkenti yaptıktan sonra bu tarih Hindistan’da gerçek Türk-Müslüman mimarisinin başlangıç tarihi olmuştur. 11. yüzyıldan itibaren mimarlıktan edebiyata, sanattan yazıya İslamiyetin etkisi görülmeye başlanmıştır. Hindistan’da hâlen ayakta olan ve Türkler tarafından yapılan mimarî eserler Türklerin mimarlıkta çok zengin olduğunu işaret etmektedir. “Hindistan'daki edebî ve kültürel ortamın oluşmasında da Türk asıllı mutasavvıf ve şairlerin payı oldukça büyüktür. Türklerin Hindistan’da hüküm sürdüğü dönemlerde her ne kadar Farsça resmî dil olsa da az çok eser Çağatay dilinde de verilmiştir. Çağatay Türkçesi için Babür-name, Aruz Risalesi, Mübayyen ve Risale Validiye Tercümesi gibi eserler zikredilebilir.” İşte yukarıda gördüğünüz gibi Hindistan toprağında Türklerin parlak bir dönemi olduğunu öğrendik. Fakat bu parlak dönem unutulmuştur. Bugünü durumu gören hiç kimse Hindistan’da Müslümanların güzel bir geçmişini tasavvur edemez.

            Farklı dil, din, gelenek, etnik ve kökenlerden oluşmuş Hindistan’da 2 yüz milyonu aşan ve Hindulardan sonra en büyük topluluk Müslümanlardır. Amma bugün Hint Müslümanlarının durumu hiç iyi değildir hele son 6 yıldır Müslümanlar perişan ve derbeder halinde, az çok sosyal medya vb. şeylerden takip ettiğinizi düşünüyoruz. Fakat bugün Hindistan’da ne oluyorsa hepsi bazı dincilerin dar bir pencereden İslâma bakmalarından  kaynaklandığını düşünüyoruz.

Çünkü Hint Müslümanları geçmişte şöyle bir hata yapmışlar:

1) 15 Ağustos 1947’de bağımsızlığını kazandıktan sonra Hint Müslümanlarının siyasete yaklaşmamaları.

2) Müslümanları temsil eden herhangi siyasî bir partinin olmaması.
3) Sürekli din adamlarının Hint Müslümanlarını siyasetten uzak durmak için uyarmakta bulunmaları.
4) Kadınların parlamentodaki oranı hele Müslüman kadınlarının hiç desek daha iyi olur birkaç tane varsa da onlardan Müslümanlara bir hayır dokunmaması.         

Velhâsıl Türklerin oluşturduğu siyaset zemini bugün Hindistan'da zayıflamaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mohd Manazir Arşivi