EN SEVDİĞİM GEYİK, 200 YILLIK TECRÜBEMİZ VAR…
Parlamenter sistem savunulurken sık sık karşımıza bu tez çıkar.
200 yıllık parlamento deneyimimiz var. Neden değiştirelim?
Peki, gerçekten parlamenter deneyimimiz 200 yıllık mı?
İlk parlamento 1876 yılında Abdülhamit tarafından açılıyor Meclis – i Mebusan ismiyle. Bu parlamento 1878 yılında lağvediliyor.
Ardından yine Abdülhamit tarafından İkinci Meşrutiyet ilan edilerek 1908 yılında yeniden seçimlere gidiliyor. Bu meclisli dönem ise 1912’ ye kadar sürdü. Balkan Savaşları nedeniyle Parlamento yine feshedildi. Tabi 4 yıllık süreç yine fırtınalı geçiyor. Ara seçimler feshedilmeler…
Ardından 1914 yılında yeniden seçimlere gidildi. 1918 yılında parlamento yine feshedildi.
Son olarak 1920 yılında yapılan seçimler sonucunda oluşan parlamento işgal güçlerinin baskısıyla yine 1920 yılında kapatıldı.
Osmanlı dönemine baktığımızda aşağı yukarı 10 yıllık bir parlamento deneyimimizden söz edebiliriz.
Nitekim bu dönemler sancısız ve kesintisiz değil.
Peki, bir de Cumhuriyet dönemine bakalım.
Aslında Cumhuriyet döneminde parlamentolara değil darbelere bakmak daha mantıklı. Nitekim sistem darbelerle hep kesintiye uğramış ve Anayasa sık sık rafa kaldırılmıştır.
İlk darbe 27 Mayıs 1960 Darbesi. Bu darbeyle Anayasa değiştirilmiş. 1961 yılında seçimlere gidilmiştir. Fakat burada önemli olan şu. Darbeye kadar ülkede Demokrat Parti hâkimiyeti varken 60 darbesinden sonra CHP iktidara gelmiş. Yani kesinti CHP’ye iktidarı adeta teslim etmiştir.
Nitekim 65 yılında yapılan seçimlerde Adalet Partisi birinci gelerek darbenin etkisini azaltmıştır.
Fakat 1971 yılında verilen muhtırayla hükümet istifaya zorlanmış ve Türkiye yeniden bir ara döneme germiştir. Bu durumun etkisiyle yapılan seçimlerde tekrar CHP iktidar olmuştur.
12 Eylül 1980 yılında yapılan darbe ise 3 sene sürmüş ve 83 yılına kadar ülkeyi yönetmiştir.
Akabinde ise 28 Şubat süreci yaşanmış ve etkisini 4 yıl sürdürmüştür.
Ortalama bir hesap yaparsak, muhtıralarla devrilen hükümetler, darbelerle sık sık ara verilen rejim.
1946’ya kadar zaten tek parti dönemi var. Parlamenter sistemden bahsetmek mümkün değil.
Geri kalan dönemde de 20 yıl ara rejimle geçmiş. Birde darbeler sonrası topluma dayatılan seçimleri çıktığınızda Türk Parlamento tarihi sanırım 30 yılı geçmez.
Hal böyleyken 200 yıllık bir parlamento geleneğinden bahsetmek olsa olsa hayalcilik olur.
Aslında parlamenter deneyimimiz darbe ve muhtıra deneyimimizden daha fazla değildir.
Nitekim yaşanan muhtıra ve darbelerin nedeni aslında parlamenter sistemdir.
Seçim sonrası ortaya çıkan tabloların anlaşmazlık ve uyumsuzlukları sonucu ülkeyi hükümetsizleştirme darbecilerin hep iştahını kabartmıştır.
Peki, çözüm nedir?
Neden başkanlık sistemi?
Her şeyden önce istikrar için.
Koalisyon dönemleri artık mazide kalmıştır.
Hangi parti iktidar olursa olsun sorumluluğu tek başına almalı ve halka yine tek başına hesap vermelidir.
Bu yüzden güçlü bir başkanın arkasında güçlü bir meclis olursa ülke hem zaman kaybetmeyecektir, hem de herkes aldığı kararların sorumluluğunu taşıyacaktır.
Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın hal tarafından seçilmesiyle birlikte güçlü bir Reis olgusu ortaya çıkmıştır.
Bu durum ise fiili başkanlık sistemini getirmiş görünmektedir. Bu yüzden bu rejimin adı artık konmalıdır. Bu elbisenin ülkeye dar geldiği açıktır. O zaman kanalları açmak ve kalbi rahatlatmak gerekir düşüncesindeyim ben…