Eksilmeden Tamam Olunur mu?
Kemale ermenin yollarını arıyoruz, tamam olmanın çarelerini. “İşte budur, tamam işte” rahatlığıyla sonuçlandırdığımız işler esasen kendimizi de tamamlıyor. Eksikliklerimizle değil tamam olduklarımızla hatırlanmayı arzu ediyoruz. Hislerimiz, eserlerimiz, izlerimiz, söylediklerimiz tamam olmuş bir “ben” ile vücut bulsun derdindeyiz.
Tamamlanmak için harcadığımız çaba hiç de basit ve sıradan değil. Kendi doğrularımızın peşinde kendimizce ilkeler üretiyoruz. Hepsi tamam olmuş bir insan için. Şimdilerde buna “adam gibi adam” diyenler var.
Adamlık, kemale ermenin, iyi ve güzel insan olmanın, hürmet görmenin, güvenilmenin, el vermenin, derinliğe sahip olmanın ve bu saydıklarımızdan daha fazlasının bir kişide temayüz etmesi olabilir mi? Suale “evet, öyledir” desek hata etmiş olmayız. Tüm bu vasıfları kazanabilmek meşakkatli olduğu kadar hayalî ve erişilmez değildir.
Bahsini ettiğimiz “tamam olma” yolunun mutlak bir tamamlanma olmadığını da hemen belirtmek gerekiyor. Nitekim ne olduğumuzdan değil o yolda nasıl mücadele ettiğimizden mesulüz.
Tamamlamak için verdiğimiz çaba ve harcadığımız emek kendi başına değerlidir. Neticeden değil yoldan sorumlu olduğumuz prensibini tekrar hatırladığımızda tamam olmak için çıkılan yolda “yolcu” olarak ne yaptığımız daha mühim.
Tüm bu söylediklerimiz aslında eksilmenin de bir gereği. Eksilmeden tamam olmak zor. Çok yükümüz var, çok meşguliyetlerimiz. Törpülenmesi gereken çokça hissimiz var; bizi yoran, zorlayan. Biriken kinimiz, hasetliklerimiz, intikam hırsımız, galibiyet arzumuz, yalanlarımız, hazımsızlığımız… Herkes kendi içini en iyi bilen olduğuna göre eksilmesi gerekenlerin neler olduğunu da biliyor olmalı.
“Tamam” olmak için eksilmeli bazı şeyler. Misal şu ben merkezli dünya görüşümüzü atmalıyız sırtımızdan, bencil oluşumuz, çıkarcılığımız eksilmeli. Tek doğrunun benim düşüncemdir kabulünün düşünceye ket vurmak olduğunu idrak etmeliyim, hakikatin tezahürü için taassup eksilmeli diyebilmeliyim.
Kurduğum ilişkiler, başlattığım arkadaşlıklar, girdiğim meclisler “tamam” olma yolunda yolumu açmalı. Basit ve sığ ilişkilerin öylesine arkadaşlıkların, vefadan bahsedemediğim dostlukların ya şeklini değiştirmeli ya da eksiltmeliyim. Adını koyamadığım kavgaları, düşüncemi haybeye meşgul eden çekişmeler eksilmeli. “Söz” ağırlığıyla yerini bulurken sahte sözlerin “laf” olmaktan öteye gidemediğini kabul etmeliyim. İçi boş ve öylesine konuşmalar artık bitmeli.
“tamam” olmak için sınırlı ve sonlu bir dünyada belirli bir zamana sahip olduğumuz gerçeğini unutmamak neyi ne kadar eksilteceğimiz konusunda rehberlik yapacaktır. Velhasıl ömür de eksiliyor. Zihnimizin berraklığı, dilimizin kıvraklığı, saçımızın rengi eksiliyor. Gün geçtikçe gücümüz düşüyor. Eskisi gibi haykıramıyoruz artık, eskisi gibi coşkuyla kavgalara tutuşamıyoruz.
Hoşlandığımız ve ruhumuzu okşayan birçok şeyden vazgeçmek gerekiyor, onları da eksiltiyoruz birer birer. Her onurlu ve anlamlı eksilme “tamam” olmanın bir kapısı oluyor.