Hasan Mutluoğlu
Hasan Mutluoğlu DÜN VE BUGÜN KUDÜS DAVASI

DÜN VE BUGÜN KUDÜS DAVASI

            6 Aralık 1917 Osmanlı Devleti’nin Kudüs’ten çekildiği tarih. Kudüs’ün kaybedilişinin 100. Yılı.

            DÜN; İngiliz kuvvetleri komutanı Allenby, Yafa kapısına geldiğinde otomobilinden inerek yaya yürüyüp tören bölüğünü selamlayarak KUDÜS’e girdi.

            Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan bu kapıdan, gösterişli bir seramoni ile giriş yapan Allenby, “HAÇLI SAVAŞLARI ŞİMDİ SONA ERDİ” mesajı vermişti.

            BUGÜN; 6 Aralık 2017’de ABD Başkanı TRUMP, Doğu Kudüs’ü İsrail Devleti’nin başkenti olarak tanıması ve ilan etmesi, FİLİSTİN topraklarının işgalini taçlandırma hareketidir.

            DÜN; Papa, KUDÜS işgal edildiğinde bütün dünyaya “Türklere yardım eden herhangi bir Hıristiyan devlet olursa, derhal aforoz edileceğini” mesajı ile duyuruyordu.

            BUGÜN; Papa, Kudüs için “Korummuş kimliğiyle kutsal topraklar, Ortadoğu ve dünyanın bütünü yararına bilgeliğin ve ihtiyatın hakim olması için Tanrı’ya dua ediyorum.” diye bütün dünyaya mesaj veriyor.

            DÜN; Kudüs savunmasında 30 bin evladımız şehit olmuştu. KUDÜS’ün işgaline en çok, --İngiliz casusu Lavrens’in çalışması ile aldatılan- Araplar sevinmişti.

            BUGÜN; Kudüs’te yaşananlar Arap ülkelerini yönetmek üzere OSMANLI DEVLETİ’ne ihanetin bedeli olduğuna inananlardanım. Arap dünyasının FİLİSTİN ve KUDÜS davasına kayıtsız olması, ihanet edenlerin uzantıları yönetimleri ellerinde bulundurmaları değil mi?

            DÜN; atalarımız “Kudüs elimizden giderse ne olur?” sorusunu kendilerine muhatap bile olmazlardı. “KUDÜS’ün bizde (Müslümanlarda) olması ” İslamın ilk kıblesi, miracın kapısı olan coğrafyanın tapusuna sahip olmaktır, anlayış ve idealine sahiptiler.

BUGÜN; olması gereken,  Selahaddin EYYÜBİ’nin rüyası, Sultan ll. Abdülhamit’inMEKKE ALLAH’ın haremidir, MEDİNE PEYGAMBERİN haremidir, KUDÜS ise bütün Müslümanların haremi ve namusudur.” anlayışının tezahürü  İDEALE sahip olmaktır.

Günümüzde KUDÜS meselesine COĞRAFİ konumu açısından değil, Müslümanların İMANİ MESELESİ açısından bakmanın önemini bilmek zorundayız.

ABD başkanı TRUMP, KUDÜS işgalinin 100. Yılında, görünürde bütün dünyayı karşısına alarak, hiçbir zaman yürürlüğe sokulmayan sözde BM kararlarını hiçe sayıp, KUDÜS ile ilgili SİYONİST emellerinin gerçekleşmesine yönelik kararına şu açılardan da bakmak mümkün:

-Başkanlığa adımını attığından beri, yaptığı çalışmalarda, kaybettiği GÜCÜ ve PRESTİJİ Yahudi ve Siyonistlerin desteğinde kazanmak.

-SUUDLARLA iş birliği yaparak İSLAM dünyasına ayrılık ve fitne ateşini körüklemek.

-Öyle anlaşılıyor ki, bu sürecin başlatılması kararı, TRUMP’ın SUUDİ ARABİSTAN ziyaretinde yürürlüğe konmuştur ARAP dünyasına da ayrılık tohumlarını ekmiştir.

-TÜRKİYE’nin KUDÜS meselesinde alacağı tavır, bu tavrına MÜSLÜMAN ÜLKELERİN desteğinin ne olacağının test edilmesi.

-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYİP ERDOĞAN’ın çabalarını akamete uğratarak, İSLAM DÜNYASININ HALKALARI nezdinde yükselen imajını aşağılara çekip başarısızlığa sürüklemek.

-Müslümanların, Hıristiyanların ve Musevilerin ortak değeri olarak kabul edilen KUDÜS’e, bu şekilde müdahale, ortak inançlarından uzaklaşan HIRİSTİYAN dünyasının birliğine, SİYONİSTLERLE İŞ BİRLİĞİNE dikkat çekmeye yönelik bir harekettir.

ABD Başkanı TRUMP’ın bu kararına en sert tepki Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve TÜRK HALKI tarafından verildi/veriliyor.

Yapılan mitinglerde, sosyal medya aracılığı ile yayılmaya çalışılan mesajlarda, İSRAİL ön plana çıkarılmakta. Esas adresin ABD ve TRUMP’ın olması gerektiği sanki ES geçilmekte!?

AYRICA; alternatif çözüm olarak, AYASOFYA’nın hemen ibadete açılması önerileri yapılmakta. Böyle bir bağlantı kurmak, TÜRK MİLLETİNİN AYASOFYA meselesi ile ilgili idealine ve hassasiyetine yapılabilecek en büyük kötülük olabilir.

KUDÜS meselesini AYASOFYA ile yan yana getirmek, her iki önemli davayı da GÜDÜKLEŞTİRMEK anlamında bir çabanın ürünü olacağını unutmamak gerekir.

FİLİSTİN ve KUDÜS davası, bütün Müslümanları ilgilendiren bir davadır. TÜRK HALKININ bu davada CUMHURBAŞKANI ile birlikte sergilediği tavır, Müslüman ülkeler tarafından, özellikle ARAP ülkeleri tarafından ortaya konsa, ortada konuşulabilecek bir problem kalmayacaktır.

“HAK olan davada zafer MUHAKKAKTIR” sözüne inanarak, Nuri Pakdil’in şu sözleri ile yazıyı sonlandırmak istiyorum.

“Yüreğimin yarısı MEKKE’dir, geri kalanı da MEDİNE’dir.

 Üstünde bir tül gibi KUDÜS vardır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Mutluoğlu Arşivi