DUBAİ; LÜKSÜN, FUHŞUN VE İSRAFIN ŞEHRİ
Dört buçuk saatlik bir uçuştan sonra modern ve büyük bir havaalanına iniyorsunuz. Uçaktan indiğiniz anda yüzünüze çöl sıcağı vuruyor. Her yer görkemli binaları gece ışıkları ile süslenmiş gece fenerlerini andırıyor. Giriş işlemleri için havaalanında uzun ve çileli kuyrukta bekliyorsunuz. Sıcaktan dışarıda yürümek mümkün değil, hayat tamamen alışveriş merkezleri içinde geçiyor. Sıcaklık ve nem ikisi birden insanı perişan ediyor. Burası Birleşik Arap Emirliklerinin turistik ve ekonomik başşehri. Halkın yüzde 20'si yerli gerisi ülkeye gelen yabancılardan oluşuyor. Hintli sayısı yüzde 55. Ülkede o kadar çok Hint kökenli insan var ki, hükümet artık Hintlilere oturma izni vermiyor. Temel eğitim, sağlık, şehir içi telefon bedava. Benzin sudan daha ucuz. Refah düzeyinin yüksekliği adli vakaların da düşük olmasına yansımış. Yollar geniş ve temiz, trafik rahat. Yolları son çıkan araba modellerinin doldurmuş. Hiç yağmur yağmıyor, sıcaklık 50 derece ve hava nemli. Klimasız bir kapalı mekan yok. Denizinde biraz serinlemek istiyorsunuz ama denizi o kadar sıcak ve dalgalı ki serinlemenize imkan tanımıyor. Jumeria Beach sahil boyunca lüks saray yavrularının bulunduğu sayfiye bölgesi. Burada yıl boyunca denize girebilir ve güneşlenebilirsiniz. Şehrin çevresini dolaşmaya başladığınızda ilginizi çekebilecek gökdelenlerin dışında tarih kokan bir yapı görmek mümkün değil, hepsi sonradan yapılmış ve kocaman alışveriş merkezleriyle donatılmış. Petrolden dolayı benzin oldukça ucuz, burada yaşayanlar ise genellikle taksi kullanmayı tercih ediyorlar. Taksi şoförlerinin %90’ı Hintli ve Pakistanlı.
Dubai'de gezerken göreceğiniz çok şeye şaşıracaksınız. En müthiş zıtlık ise, metroya bindiğinizde bazı vagonlarda cinsiyetinize göre oturursunuz, yani haremlik selamlık uygulaması var yine sadece bayanların şoförlük yaptığı ve sadece bayanları taşıyan taksilere binersiniz diğer tarafta tüm otellerin barlarında içki servisi ve fuhuş işleri yapılmaktadır. Şehirde 600’den fazla bar, gece kulübü ve eğlence mekanı var. Otel lobileri ve barlar bu ahlaksız işler için değişik ülkelerden gelen fahişelerle dolu.
Safari sevenler için 4x4 çöl araçları ile kum üzerinde müthiş heyecanlar yaşayacağınız yarım ve tam günlük çöl safarisi tavsiye ederim. Şehir haliç kıyısı ile ikiye bölünmüş. Doğusu Deira batısı Bur Dubai olarak adlandırılıyor. İki yaka arasında suya bir karış yükseklikte yavaşça ilerleyen, tepesinde göstermelik bir tane garip simit asılı olan abra denilen tekneler çok düşük bedelle sürekli geçiş sağlıyorlar. Ayrıca iki köprü ve bir tünel araç trafiğinin sorunsuz akışını sağlıyor. Dubai'de göreceğiniz mimari şölene hayran olacaksınız! Şehirde görülmeye değer yerlerin başında Burj Al Arab oteli gelmektedir. Yelken şeklinde 300 metre yüksekliğinde olup Dubai’nin en güzel sahiline bakmaktadır. İçeriye ziyaretçi olarak girmek kesinlikle yasak. Otelde toplam 6 lokanta bulunmaktadır. En üst katında Al Mahara lokantası var. Devasa akvaryumunun yanında hoş bir akşam yaşayabilirsiniz. Dubai’de bir başka görmeniz gereken yer ise, Burj El Halifa kulesidir. 858 metre yüksekliğinde olan bu kule Dünyanın en yüksek kulesidir. En üst kata çıkarmıyorlar, bu katta Emir oturuyormuş. 124 ncü kata asansörle 55 saniyede çıkıyorsunuz. Kendinizi uzay gemisinde gibi hissediyorsunuz. yukarıya müzik eşliğinde ve animasyonlarla çıkıyorsunuz. Yukarı çıkıp bakmak için önceden randevu almanız gerekiyor. Size gün ve saat veriyorlar. Beklemek istemeyenler 110 dolar ödemek zorunda. Normal fiyatı 20 dolardır. Asansöre doğru ilerlerken kendinizi müzede sanıyorsunuz. Etrafta kulenin yapılışını anlatan resimler ve planlar var. Kulenin altında mutlaka görmeniz gereken dünyanın en büyük alışveriş merkezi Dubai Mall’ı gezin. Akşamları bahçede bulunan büyük havuzda müzik eşliğinde ışıklı su animasyonlarını izleyebilirsiniz. Ayrıca alt katta dev bir akvaryumu gezip özellikle köpek balıklarını beslemelerini izleyebilirsiniz. Son olarak, bir taksiye binip Palmiye adayı da gezmenizi tavsiye ederim. Fakat adaya giriş yapabilmek için içeride mutlaka bir mülkünüz olmanız gerekiyor. Burada yaşayanlar için tüm lüks düşünülmüş hatta buraya özel metro hattı yapılmış. Burayı sadece belli bir sınıra kadar gezebilirsiniz. Özelliği yukarıdan bakınca palmiye şeklinde olması ve okyanustan çekilen kumlarla doldurulmuş bir ada olması. Dünyaca ünlü Atlantis otelin de burada olması buraya ayrı bir değer ve güzellik katmış. Bu otelin önemi ise içinde çok büyük bir akvaryum olması. Önceden rezervasyon yaptırarak bu devasa akvaryumda tüplü dalış bile yapabilirsiniz. Deniz, güneş ve kumun tadını çıkardıktan sonra Dubai’de akla ilk gelen şey olan alışverişti. Burada pek çok alışveriş merkezi var. Deira City Center uygun fiyatlı alışveriş merkezlerinden biri ve şehrin merkezi olan Deira’da yer alıyor. Dubai'de bulunduğum süre içinde en keyifli dakikalarım Deira'da geçti. Deira, şehirdeki hintli nüfusun en yoğun olarak yaşadığı yerleşim bölgesi. Ekonomik olarak gelir seviyesi düşük insanların yeri. Burada gezerken kendinizi Mahmutpaşa'da, Eminönü'nde dolaşıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Aynı renklilik ve canlılık, bazen de kargaşa yaşıyorsunuz. Dükkanlarda satılan envai çeşit kumaş, baharat, kuruyemiş, hediyelik eşyaların bulunduğu mekan daha çok Mısır çarşısına benziyor. Dubai; bilim kurgu filmlerde tüm gezegenlerden yaratıkların bir araya geldiği yer gibi. Her cins ve milletten insan burada var. Bu filmin robotları yani köleleri ise sevimli Paki ve Hintliler. Muhteşem yollar, gökdelenler, pahalı şık villalar ve çok lüks oteller, dünyaca ünlü markaların satıldığı alışveriş merkezleri, yüzebilen bir ada ve niceleri… Lüksün, İsrafın ve Fuhşun her yanı sardığı bu filmin çok yakında dramatik biteceğini tahmin etmekteyim.
Dubai’de alışveriş yaparken ve gezerken çok keyif aldım ancak dönerken de gözüm arkada kalmadı. Burası kalbimde iz bırakacak bir belde asla olmadı. Uçağın tekerlekleri yerden kesilirken Dubai’li müşterimin ‘’bu yapay şehrin gerçek sahibi Amerikalı ve İngilizlerdir.’’ sözü kulaklarımda, uçağın çıkardığı motor gürültüsünden daha fazla çınlamıştı…