‘Çocuğunuza Sınır Koyma’yı ister misiniz?
Benim çocuğum hem sorumluluk sahibi olsun hem bana bağımlı olmasın; aramızda öyle sınırlar olsun ki çatışma olmasın güç mücadelesine son verilsin. İşbirliğine dayalı kurallarımız olsun, çocuğum aynı zamanda sorun çözme becerisi de kazansın. Yanlış davranış sergilediğinde ben öfkeme yenik düşmeyim. Mantıklı sonuçlar uygulayım. Öyle ki aramızda huzuru sağlayalım. Dayanışma içinde kaliteli bir yaşam sürelim diye kim istemez ki?
Yakamoz yayınevinden çıkan Çocuğunuza Sınır Koyma adlı kitap tüm yukarıda yazanları vaat eden bir eser. Yazarı Robert d. Mackenzie. 14 bölümden oluşan 336 sayfalık kaliteli bir kitap. Aile yaşantısı olarak düşününce, batılı ailelerin hayatlarından fazlaca örnek barındırsa dahi özü itibariyle bizim çocuklarımıza da uygulanabilecek kaliteli fikir önerileri bulunan başucu kaynağı desem abartmış olmayacağım bir kitap.
“Üç yaşındasınız. Tabureye basmadan musluktan su içemiyorsunuz. İki tekerlekli bisiklete binemiyor, öğleden sora uyumazsanız ayakta duramıyorsunuz ama ebeveyninize bir şey söyleyince yapıyorlar. Onlar size bir şey söyleyince küsüp somurtuyorsunuz. Onlar da vazgeçiyorlar.” Böyle bir paragraf açmış yazar. Bu durumda siz olsanız ne hissederdiniz? Güç sizde, kontrol sizde fakat güvende misiniz? Tabii ki hayır. Çocuklar ebeveynlerinin anne ve baba gibi davranmalarını bekler. Kararlı olmamıza ihtiyaçları vardır. Onlara kesin ve net sınırlar koymamızı beklerler ve buna güvenirler.
Ailelerin bilmediği çok önemli bir husus var: Çocuklar yaşadıkları ortamın kurallarını anlamayı isterler. Bizim onlardan ne beklediğimizi, kontrolün ailede mi yoksa kendilerinde mi olduğunu, en fazla ne kadar ileri gidebileceklerini ve ileri gittiklerinde neler yaşayacağını bilmek isterler. Bu yüzden ailelerin sabrını zorlar, ağlama krizlerine girerler. İşte tam da bu noktada ailelerin tutarlı olup çocuk eğitiminde uygulayacakları yöntemi değiştirmemesi, yahut çocuğa karşı zayıf duruma düşmemesi gerekir. Şu bir gerçektir ki ağlayarak her istediğini yaptırabileceğini gören çocuk her seferinde daha yüksek sesle ağlayıp istediğini yaptırmayı başaracatır.
Sözlerimiz davranışlarımızla desteklendiğinde çocuklarımız kurallar ve beklentiler hakkında net mesajlar alırlar.
Cezacı yaklaşım çocukların sorumluluk alma ve öğrenme fırsatlarını yok eder. Cezacı yaklaşımda yanlış davranışın sona ermesi ebeveyne çok makul bir yöntem imajı verir. Fakat ceza vermenin ulaştığı işbirliğinin ağır bedeli vardır: Yaralanmış duygular, hasar görmüş ilişkiler ve öfkeli güç savaşları. Ceza vermek çocukları alçaltır duyguları incinen çocuk işbirliği yapmaz.
Çocuklarımızın davranışlarının sonucuna katlanmalarına engel olursak öğrenmelerine de engel oluruz. Bu fikri söyleyen yazar enfes bir örnekle yargısını kanıtlıyor: Düşünsenize trafik kuralları da bu şekilde uygulansa ne olurdu? Evden işe giderken trafiğin sakin olduğu bir zamanda dur levhalarının hiç birine uymadığınızda polis sizi durdursa ve 4 yerde kural ihlali yaptınız, bu kanunlara aykırıdır. Kanunlar sizin güvenliğiniz için vardır, lütfen bir daha yapmayın dese caydırıcı bir ceza vermese ne olurdu? Tüm trafik kuralları böyle uygulansa kaç kişi ciddiye alırdı?
Yumuşak ebeveynler çocuklarını işbirliğine ikna etmek için sürekli yöntem değiştirirler. Sürekli tekrar eder, hatırlatır, dil döker, yalvarır, pazarlık eder, azarlar… tüm bunlar geç sonuç verir ve genellikle etkili değildir. Yumuşaklık ebeveynler için aşağılayıcı bir yöntemdir. En basit amaçlara bile ulaşamaz, yanlış davranışları durdurmaz.
Karışık yaklaşım, yumuşak ve cezacı yaklaşımın beraber kullanıldığı yanlış bir yaklaşımdır. Olaylara müdahale etmek isteyen yahut dediğini yaptırmak isteyen ebeveyn önce nazikçe uyararak işe başlıyor. Yalvarma, pazarlık derken iş çığırından çıkıyor ve bağırma, kısmen şiddet uygulama gibi devam ediyor. Çocuğa ulaşmada bu yöntem de etkisizdir. Çocuk ne zaman neyle karşılaşacağını bilmediği için sürekli denemeler yapar ve aile için bu oldukça can sıkıcı bir durumdur.
En uygun yöntem demokratik yaklaşım yani sınırlı özgürlük vermektir. Diğerlerinin aksine bu yöntem işbirlikçidir; düşmanca değil. Çocuğun eğitimini hedef alır. Daha az zaman ve enerji harcayarak örneğin kavga eden iki kardeşi ayırmak için taraf tutmadan kimsenin kalbini incitmeden orta yolun bulunduğu bir yöntemdir. Önce gürültü kesin bir dille sona erdirilir. Sonra çocuklar sakinleşmeleri için farklı odalara gönderilir. Daha sonra mantıklı seçenekler sunarak iki tarafın da kalbini kazanarak orta yol bulunur. İş birliği içinde sorun çözülmüş olur.
Aynı eser hakkında ufak tüyolar vererek çocuğa sınır koyma ile ilgili öğrendiğim bilgileri paylaşmaya devam edeceğim. Haftaya görüşmek dileğiyle.