Murat Can
Murat Can CEMAATİN YARGI VE ŞANTAJ ÇETESİ

CEMAATİN YARGI VE ŞANTAJ ÇETESİ

Ecevit’in Başbakan, Bahçeli’nin Başbakan Yardımcısı olduğu DSP – MHP – ANAP koalisyonunda devlet kaç bankaya el koydu hatırlamıyorum. Ancak bugünün parasıyla 50 Milyar TL civarında bir para banka sahipleri tarafından çalınıp içi boş bankalar devlete itelenmişti bunu net hatırlıyorum.

Yaşı müsait olmayanlar için tezgahtan biraz bahsedelim.

Önce banka kurulur. Ardından mevduat toplanmaya başlar. Banka kasası dolunca gece bankanın ana kasasına bir araba yanaşır. Bankanın merkez şubesinin kasasındaki bütün paralar arabaya yüklenir.

Kısaca Sessizce banka kendisini kuran patron tarafından soyulur.

Sonra bankaya devlet el koyar. Böylece hırsızın hırsızlığı yanına kar kalır ve devlet bankanın zararını, yani patron tarafından çalınan paraları öder.

Modern zamanın en büyük hırsızlık tezgâhlarından bir tanesi...

Peki, cemaat bu işin neresinde?

Ne yazık ki cemaat bu furyaya yetişemedi. Yetişse eminim onu da yapardı. Tabi o furyaya yetişemedi ama cemaat aklı bitmez. Onlarda bankayı soyanları soymaya başladılar.

Nasıl oluyor bu?

Öncelikle ilk aşama yargının kılcal damarlarına kadar cemaatçi hakim ve savcıların yerleştirilmesi gerek. Cemaat bunu fevkalade yaptı.

Sonra dosyalar taranır.

Yargısal anlamda en çok desteğe kimin ihtiyacı var belirlenir.

Ardından ciddi suçlarla yargılanan bu iş adamıyla görüşme ayarlanır.

Denilir ki kendisine: Senin dosyan var. Eğer Yargıtay onaylarsa mal varlığına el konulacak. Sadece bu değil birde hapis cezası alacaksın. Milyarlarca TL zarara uğrayacaksın.  

Gel bunun yerine bize 100 Milyon TL para ver bizde seni bu davadan beraat ettirelim.

Kendi bankasını soyan patron düşünür. “Mantıklı bir alışveriş” der.

 

Ardından bu patron önce cemaatin şantajcı abilerine ödeme yapar. Ardından yaptıkları iyilik için bir de kolej yaptırarak onu da cemaate bağışlar. İnşaat bitince davalarından beraat eder ve tertemiz birisi olarak yaşamına devam eder.  

Cemaat yargıda müthiş bir çete kurmuştu.

Bir iş adamı düşünün. Hakkında dandik bir dava açılmış olsun. Bu iş adamını bile tehdit ettiler. Adam ciddi himmetler ödemezse hakkında açılan önemsiz bir davadan o iş adamını mahkum etmeye kalkanlar bile oldu.

Kısacası yolu adliyeden geçen her iş adamını tehditle ve şantajla soydular.

Her türlü şantaj ve kumpas ince bir işçilikle kuruldu. Uygulandı.

Sadece banka patronları değil, kamuda ihale dağıtan birimlerin başına getirilen cemaatçiler, ihale alan kişiler ciddi himmetler ödemezlerse ya hak ediş alamadı ya da işlerinin kabulü yapılmadı.  

Bu örnekleri uzatıp çoğaltabilirim. Cemaatin iş adamlarından ya da devletten nasıl para çarptığını gayet iyi biliyoruz.

Tabi bütün bunların yanında, yani baskı ve şantajla cemaate milyonlarca himmet veren iş adamlarının yanında hala cemaatin bir hizmet hareketi olduğunu düşünerek para yardımı yapan, hatta ciddi miktarlarda yardım yapan saf iş adamları var.

Bu insanları uyarmak gerek.

Dün Konya’da ilginç bir gelişme yaşandı.

Bilindiği üzere Konya’da paralel yapıya dair bir operasyon yapıldığı iddia edildi.

Gazetelerde yer alan habere göre paralel yapının Konya’da kasası olan zat ABD’ye çıkmak üzereyken gözaltına alındı.

Henüz isnat edilen suçu bilmiyoruz. Söylentiler var.

En önemli iddia kendisinin kasa olduğu iddiası.

Toplanan paraların kendisi üzerinden ABD’ye transfer edildiği…

Olay yakında aydınlığa kavuşunca bizde detayları öğreneceğiz. Nitekim dün adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Yargılama sonucunda olayın aslı sanırım anlaşılır.

Burada başka bir husus şu.

Defalarca yazdım.

Amerikan aklı öyle bir sistem geliştirmiş ki, giremediği ya da faaliyet gösteremediği ülkelere cemaat tarafından okul açtırarak adeta büyükelçilik gibi çalıştırmış buraları.

Okullarda Amerikan sempatizanı yetiştirmiş.

Fakirlere zaten dönüp bakmayan cemaat okulları adeta CIA ajanı yetiştiren üslere dönmüş. En acısı da bunu bizim paramızla yapmışlar.

Konya’da ticaret yapan saf hacı amca İslam’a hizmet ettim sanıyorken ABD’nin değirmenine su taşıdığını hala anlayamamış durumda ne yazık ki…

Bakın buradan bir kez daha uyarıyorum.

Paralel yapı devletin kırmızı kitabında yerini aldı ve terör örgütü olarak ilan edildi.

İyi niyetle bu örgüte para veren, bağış yapan, derneklerinde faaliyet gösteren her birey kuşkulu duruma düşer, terör örgütüne yardım etmiş sayılır.

Bu paraları toplayıp bir yere nakleden, kuryelik yapan her kimse o zaten suç işliyordur. Bu yüzden saf insanların mağdur olmaması adına konuyu bir daha düşünmelerinde fayda var.

Hizmet hareketi gibi görünen bu tehdit ve şantaj çetesinden uzaklaşmaları için hala fırsat var… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Can Arşivi