Bu Gidiş Nereye?
İnsanlar gittikçe azgınlaştı, yoldan çıktı. Konfor arayışı ve lükse olan talep arttıkça israf aldı başını gitti. "Sizden biriniz mal ve yaratılış yönünden kendisinden üstün birini görürse hemen ardından kendinden aşağı durumda bulunan kimselere baksın." Buhari hadisi de unutuldu. Kendini kanıtlama çabası ile gelen gösteriş ve şaşaa esas varoluş gayemizi unutturarak bizi insanlıktan çıkardı.
İstanbul sözleşmesi dediler aileyi yok etmek istediler. Tek suçu küçük yaşta evlendirilmek olan babaları hapse tıktılar anneleri evde çocuklarla yalnız ve çaresiz geçinmek zorunda bıraktılar. Kadına şiddet yaygarası çıkardılar; babalık ve kocalık sıfatlarını ayaklar altına alarak sınıf ayrımı yapar gibi iyi insan/kötü insan değil de kadın/erkek ayrımı yaptılar. Adilce iki tarafı da dinleyip suçluya karar vermek yerine kadınların ifadesini yeterli gördüler. İftira olacağından şüphe etmediler. Böylece ümmetin Hz. Yusufları hapislere tıkıldı.
Çocukları cinsel meta olarak sömüren filmler, diziler evlerimize kadar girdi. Ne yazık ki izliyor sonra hiçbir şey olmamış gibi kalkıp vakit namazını eda ediyoruz! Düşünmeden hareket ediyoruz. Özellikle kız çocuklarına makyaj yapıp yetişkin gibi giydirmek çok ciddi bir vebal, çok ciddi bir çocuk istismarı. Duyarlı ve bilinçli olmalıyız. Uyanık olmalıyız. Batının kendi kültürüne göre uyarlayıp kadim başkent İstanbul’un adını verdiği, temel amacı aile kurumunu bitirmek olan sözleşmeyi reddetmek ve Allah’ın kitabındaki emri, şeriatı getirmek çok daha etkili olur kanısındayım. Çocuk tecavüzcüleri ancak o zaman idam edilir ki bu da masumların yüreğine su serper, insanlığa ibret olur.
Türkiye Karadeniz’de doğalgaz keşfeder, bu ille de birilerini kızdırır. Kimileri kendi ülkesinin geleceğini de istemiyor. Pireye kızıp yorgan yakıyor. Elin komşu ülkesi dahi destek olurken bizimkiler köstek olmayı marifet zannediyor.
Ayasofya ibadete açılır. Birileri yine kızar. Vatan millet sevgisini dilden söyleyip gönle yerleştiremeyen zihniyetin 15 Temmuz kalkışmasına tiyatro dediği gibi Ayasofya için de benzer incitici sözler sarf etmesi yadırganmamalı. Yıllarca müze olarak bekleyen bir kısmı camii görünümlü bir kısmında Hz. İsa ve Hz. Meryem resimleri bulunan bu mimari, Fatih döneminde olduğu gibi hak ettiği değeri buldu ve ibadete açıldı. İçinde ezanlar, salalar ve dua sesleri yükselecek artık. Ümmete şuur kazandıracak. Bu sırada Batı’nın gözü üzerimizde. Şaşkın ve öfkeliler. Ayasofya’nın tarihi ve önemi araştırıldığında öfkelerinin sebebi anlaşılacak.
Korona virüsü can almaya devam ederken insanlar maske takmadan bilinçsizce çarşı pazar dolaşıyor. Bir yıl öncesinin normali varmış gibi tüm detaylı ritüelleriyle düğünler yapılıyor. Derken vakalar artıyor. En çok da büyük şehirlerde.
İsveç’in Malmö kentinde Kur’an yakıldı. İslam şehirleri hala mışıl mışıl uyumadalar. Peygamber Efendimiz(sav) ki ümmetin geleceği için Taif’te taşlanmış, kafirlerce pek çok eziyete maruz kalmış, alemin övünç kaynağı Efendimiz(sav)… Charlie Hebdo denen kafir, Hz. Peygamber (sav) Efendimizin karikatürünü yayınlıyor. Buna da ifade özgürlüğü diyorlar. İnsanoğlu belki hiçbir dönemde bu derece çığırından çıkmamıştı. Arif Nihat naat adlı eserinde ne güzel söyler: “Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet altın devrini yaşıyor. Diller, sayfalar, satırlar Ebu Lehep öldü diyor. Ebu Lehep ölmedi Ya Muhammed; Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor.”
Ne yazık ki bizim eski Türk filmlerinde olduğu gibi şimdiki komedi adı altında yayımlanan zırva filmlerde de yaygın bir tuzak var: Din adamlarını sapık, hocaları cahil göstererek insanları İslam’dan uzaklaştırmak. Tüm bunların hesabı sorulacak. İnsanoğlu aciz kalıp hesap soramıyorsa bu dinin ve bu güzel Peygamberin bir Rabbi var. Hesap günü yakındır.
İmam Hatiplere ve oradan mezun olanlara iftiralar atılıyor. Birtakım kendini bilmez İslam tanımazlar cemaat kuruyor. Yıllar önce de olduğu gibi. Sakal bırakıp sarık taktı diye İslam’a laf söyleniyor. Nasıl ki her üniforma giyen halk için çabalayan bir polis değilse, her cübbe giyen adil bir avukat/hakim değilse her beyaz önlüklü can kurtarma telaşıyla doktorluk mesleğini icra etmiyor, alacağı maaşı hesaplayarak ameliyat yapan varsa, her sakallı da imamlık hocalık vasfına sahip değildir. Kişilerin yahut grupların hatası İslam’ı bağlamaz. İmam Hatiplinin yanlışı Peygamberin, dinin hatası değildir. Küçük düşünmeyelim, lütfen kötü niyetle olaylara yaklaşmayalım.
Rabbimizin Tekvir suresi 26.ayetinde “Bu gidiş nereye?” sorusunun muhatabı olarak bahane bulmadan pişman ve masumane af dileyelim.
Bu hafta sizlere son bir ayda yaşanan güncel meselelerden oluşan bir yazı yazmak istedim. Sevdiklerimizden birilerini kaybetmeden duyarlı ve mesafeli olalım. Gevşemeyelim. Maske mesafe temizlik kurallarını unutmayalım. Selametle…