Başka adımlara da ihtiyacımız var
Türkiye, aile yapısının temeline dinamit koyduğu gerekçesiyle şiddetle eleştirilen İstanbul Sözleşmesi’nden nihayet Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yayınladığı kararnameyle çekildi.
İçerdiği sakıncalı maddeler sebebiyle uzun süredir tartışılan, cinsiyetsizliği ve eşcinselliği özendiren sözleşmenin iptali hiç şüphesiz olumlu bir gelişme.
Fakat aile yapısına yönelik tehditleri tek bir sözleşmeye bağlamak ve bu adımla ailenin kurtulduğunu düşünerek rahatlamak büyük bir yanlış olur.
Koskoca Türk aile yapısını çoğu kimsenin ne olduğunu dahi bilmediği bir sözleşme sarsmış olamaz.
Başkasına çuvaldızı batırmadan önce iğneyi kendimize batırmalıyız.
Hem hükümetin hem de sivil toplumun yerine getirmesi gereken çok önemli görevler var.
Öncelikle kadınlara yönelik şiddeti önleyecek hukuki düzenlemeler yapılmalı ve caydırıcı cezalar getirilmeli.
Böylelikle kadın cinayetlerini engellemek için İstanbul Sözleşmesi’ne gerek olmadığı da gösterilmiş olur.
CHP ve yandaşlarının “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” dediklerine bakmayın.
Sözleşme iddia edildiği gibi kadınları korumuyordu.
Bilakis imzalandığı günden bu yana kadın cinayetlerinde artış yaşanmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin 19’uncu kuruluş yıldönümünde “Aile kurumunu zayıflatacak hiçbir işin içinde yer almayız” ve “Kendi çerçevemizi kendimiz belirlememiz gerekiyor” sözleriyle toplumun hassasiyetine tercüman oldu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, “Değerlerimizi önceleyen yeni bir mutabakat üzerinde çalışıyoruz” diyerek “Ankara Sözleşmesi”nin müjdesini verdi.
Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da kadın haklarının teminatının anayasa ve iç mevzuattaki düzenlemeler olduğuna dikkat çekerek, kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin devam edeceğini açıkladı.
İkicisi ve daha da önemlisi, aileyi ve gelecek kuşakları korumak için kapsamlı bir toplumsal seferberlik başlatılmalı.
Kendi görevlerimizi yerine getirmekten kaçınarak ve sorumluluğu başkalarının sırtına yüklemeye çalışarak bir yere varamayız.
Artık bahane de kalmadı.
İstanbul Sözleşmesi birilerinin dilinde sakız haline gelmiş ve hükümete bel altından vurma aracına dönüştürülmüştü.
Sözleşmenin içeriğinden habersiz birçok kişi papağan gibi aynı şeyleri söylüyor, hiç ilgisi olmayan olayları sözleşmeye bağlıyordu.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi onların ağzından da o sakızı aldı.
Aile ve çocuklar sadece Türkiye’de değil tüm dünyada büyük tehlikelerle karşı karşıya.
Küreselleşen dünyada konuya sadece Türkiye çerçevesinden bakmak yanıltıcı olur.
Gençler ve hatta küçücük çocuklar sabahtan akşama kadar internette ve sosyal paylaşım sitelerinde vakit geçiriyorlar.
Üç-dört kişilik bir ailede anne, baba ve çocukların her biri ayrı bir odada elinde akıllı telefonuyla veya bilgisayarıyla kendi sanal dünyasına dalıp gidiyor.
Yaşadığımız dünyanın gerçeklerini görmezden gelerek, değişen sosyolojiyi anlamadan, teknoloji ve iletişim olanaklarındaki devrimi göz ardı ederek sorunları çözemeyiz ve ailemizi, çocuklarımızı tehlikelerden koruyamayız.
Dolayısıyla devlet, millet, medya, resmi ve sivil kurumlar, okul ve cami, akademisyenler ve âlimler, öğretmenler ve veliler el ele vererek hep birlikte çaba sarf etmeliyiz.