Mücahit Yaprakcı
Mücahit Yaprakcı Başarısız değil, fazla havalı

Başarısız değil, fazla havalı

EURO 2016’da 2 maça çıktık, 2 maçta da kayıp bir skor ve kötü oyun. Hani derler ya; sabaha kadar oynasak da iki maçta da gol atamazdık. Peki, bu kötü oyunun, kaybedilen maçların sorumlusu kim?

Sorumlu; Arda Turan’ı statta ıslıklayanlar mı, adaletsiz oyuncu tercihinde bulunan Fatih Terim mi, mevkii dışında oynayan Hakan Çalhanoğlu ve Mehmet Topal mı, futbolun başındaki adam Yıldırım Demirören mi, mental olarak yetersiz olan Selçuk İnan, Oğuzhan Özyakup, Gökhan Gönül mü, fiziksel olarak yetersiz olan Burak Yılmaz, Caner Erkin mi yoksa Türk halkı mı?

 Türk halkı başarısızlığın en büyük sebebidir. Kahvede maçını izleyen amca da suçlu, maçları izleyebilmek için işe gitmeyen işçi de suçlu. Sınavına maç yüzünden çalışamayan öğrencide de suç var milli takıma sponsor olan, reklam yapan tüm firmalarda da.

2 maçtaki başarısızlığın taktik ve teknik olarak sorumlusu Fatih Terim, bu herkesin kabulü. Mehmet Topal’ı kendi mevkiinde oynatmadı Fatih Hoca. Ozan Tufan sevdasını kimse anlayamadı. Hakan Çalhanoğlu’ndan açık, Olcay Şahan’dan kurtarıcı olmasını bekledi. Arda Turan’a 90 dakika sabreden de oydu, Oğuzhan’ın orta sahada kaybolmasına sebep olan da. Ama bunlar maçlık başarısızlıklardı.

Bir maçta iyi oynarsın, kötü oynarsın, kazanırsın ya da kaybedersin bunlar maçın içinde olan şeyler. Teknik ve taktik boyutu bir tarafa bırakırsak biz daha turnuvaya başlamadan elenmiştik aslında. Bahsettiğim amca da, öğrenci de firma sahibi de, işçi de Türkiye’den büyük başarı bekledi. Oyuncular kendilerinden bekleneni gördü, ürktü, korktu. Sahada eli ayağına dolandı doğal olarak. Kendi performansının üstüne çıkmaya çalıştı her futbolcu ama hepsi o kadar stres altında kaldı ki kendi performansının altına düştü.

Elimizde olana bakalım; en iyi oyuncumuz Arda Turan. Barcelona’da kadroya giremiyor. Hakan Çalhanoğlu; Bayer Leverkusen’de Bundes Liga’yı liderin 28 puan puan gerisinde üçüncü bitirdi. Selçuk İnan’ın kaptanlığını yaptığı takım tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşadı, ligi altıncı bitirdi. Gökhan Gönül oynadığı takımın ezeli rakibine gitmek üzere, aklında sadece transfer var. Caner Erkin takımında kadro dışı kaldı aylarca oynamadı.

Rakiplerimize bakarsak; Hırvatistan’ın oyununu şekillendiren iki oyuncusu Modric ve Rakitic dünyanın en büyük iki takımının da ataklarını şekillendiren iki oyuncu. İspanya’nın kalitesini tartışmaya zaten gerek yok, Iniesta şefliğinde şiir gibi futbol oynuyorlar. Gruptaki tek dengimiz Çek Cumhuriyeti var, onlara karşı ne yapacağımızı da Salı günü göreceğiz.

Biz elimizdeki kadroya, kapasiteye, rakiplerin gücüne bakmadık. Bizim baktığımız tek şey, milli takımdan ederinin üstünde başarı beklemek oldu. Dolayısıyla da oyuncular sadece ellerinden geleni yapabildiler. Haddimizi daima bilmeliyiz. Bu turnuvaya katılmak başarıydı bizim için, yani en azından o heyecanı kısa süreliğine de olsa yaşadık.

Çekleri farklı yenersek bir ihtimal gruplardan çıkarız, ama kimse Türkiye’den şampiyonluk beklemesin, boş yere havalara girmeyelim, oyuncuları da havalara sokmayalım. Bizim elimizden gelen bu.

Bir Türk olarak mucizelere fazlasıyla inansam da sanırım; biz bitti diyemeden bitti. O güzel takımlar da o güzel turları geçtiler. Arda’nın Turan’ına Ozan’ın Tufan’ına kaldık. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mücahit Yaprakcı Arşivi