Başarı Ahlaksızdır
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) 2014 yılı raporuna göre dünyanın en büyük 100 silah şirketi 365 Milyar Euro’luk bir satış gerçekleştirmiş. Bu satışı gerçekleştiren Batı Avrupa ve ABD merkezli silah şirketleri ise Pazar payının %80’ini elinde tutuyor.
SIPRI verilerinde en çok silah satışı yapan ülkeler ve en çok silah alımı yapan ülkeleri merak ettim. Dünyanın en çok silah satışı yapan ülkesi tabiki ABD. Onu Rusya izliyor. Listenin 3. sırasında Fransa, 4. sırasında İngiltere ve 5. sırasında Almanya yer alıyor. Listede bulunan ilk 20 ülkelerin 17’si ABD ve Avrupa ülkeleri.
En çok silah alımı yapan 20 ülkenin içerisinde ise bir tane bile Avrupa ülkesi yok. Silah sanayinin pazar lideri olan ABD ise en çok silah alan ülkeler arasında 17. sırada yer alıyor. Bakın, bu adamlar üretiyorlar, satıyorlar ama tüketmiyorlar.
İkinci Dünya Savaşı’nın, savaşa giren tüm ülkelerde büyük yıkımlara neden olması ekonomi politikalarını yeniden gözden geçirmelerine neden oldu. Ülkeler arası savaş çıkartmaktansa halkı ayrıştırarak iç savaş çıkarmaya başladılar. 80 öncesi dünya sol-sağ çatışmalarıyla kontrollü bir şekilde savaştırıldı. 80 sonrasında ise terör örgütlerinin sayısında büyük artış yaşanıyor ve o terör örgütleri ne tuhaf hep İslam ülkelerini vuruyor.
Bakın, size dünyaca ünlü 3 şarkıcı sayın desem hiçbiriniz duraksamadan sayarsınız. Ancak 3 tane silah şirketinin sahibini sayın desem Google’a bakmadan mümkün değil sayamazsınız. Hatta Google’da saatlerce arama yapsanız bile sayamazsınız. Televizyon yıldızları her an gözümüzün önündeyken bir tane bile silah üreten şirketin patronunu röportaj verirken göremezsiniz. Oysa para, başarının en büyük göstergesi değil mi? Onları neden televizyonlarda, gazetelerde göremiyoruz? Neden onların başarı hikayelerini hiç dinleyemiyoruz düşündük mü?
Şimdi silah sanayine global perspektiften bakmayı bırakıp biraz da ulusal perspektiften bakalım. Türkiye, yukarıda bahsettiğim rapora göre dünyanın en çok silah satan 17. ülkesiyken, en çok silah alan 3. ülkesi durumunda. Tüm bu veriler bombaların niçin ABD ve Avrupa’da değil de hep Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinde patladığını çok net anlatıyor aslında.
Tüm pazarlama stratejileri 2 şey üzerine kurulur. Birincisi insanların ihtiyaçlarını gidermek, ikincisi ise ihtiyaç yaratmak. Silah şirketleri ikinci yolu seçiyor. Önce ülkelere bir düşman yaratıyor. Sonra sana ayakta kalmak için o düşmanla savaşman gerektiğini söylüyor. Terör örgütüne bomba satıyor, sana ise bomba dedektörü. Şimdi bu başarının ahlaklı bir tarafı var mı?
Zihinlerde düşman bir kez yaratıldı mı geriye sadece onu sürdürmek kalıyor. 80 öncesi o düşman komünizmdi, bugün böyle bir korkumuz yok. Şimdi terör korkusuyla bizi korkutuyorlar, yarın bambaşka bir şeyle korkutacaklar.
Son olarak siyasal iletişimden de bahsettim yazıyı noktalayacağım. Yukarıdan hep silahların gücünden bahsettik. Silahlardan daha güçlü olan şey ise kelimelerdir. Siyasi çıkarları için ve seçimi kazanmak için toplumu ikiye bölenler bomba patladığında hemen “birlik ve beraberlik” sözüne sarılıyorlar. Oysa normal dönemlerde toplumsal kutuplaşmayı artıranlar olağanüstü dönemlerde de o birlikteliği asla sağlayamazlar. Çünkü her iki tarafta tüm suçu karşı tarafta arar. Nefret söylemini bırakıp halkı barıştırıp yeni hedefler koymazsak maalesef asla gelişmiş bir ülke olamayacağız.