‘ANLAŞAMAZSAK BOŞANIRIZ’
Bugün konumuz olarak boşanmaları ele aldık. İstatistiklere baktığımızda büyük bir artış var. Eşler arasında sıkıntılar olabilir elbet ama bunu sudan sebeplerle boşanmaya götürmek aslında özgürlüğünün kısıtlanmasını engellemek içindir. Eşler evlenmeden önce yaşadığı ilişkilerde özgürce hareket edebiliyorlar, ilişkilerinde bir problem çıkmadığını görüyorlar ve evlenmeye karar veriyorlar. Evlendikten sonra ise özgürlüklerinin kısıtlandığını hissediyorlar. Tabi bu öngörü bütün çiftler için geçerli değildir. Kimi erkek güler yüzünü evlilikten sonra değiştirebiliyor, kimi kadında aynı şekilde evlenmeden önceki yaşamına devam etmek isteyebiliyor. Evlilik ciddi sorumluluk isteyen bir müessese olarak karşımıza çıkıyor. Basit bir kurum olarak görüp hızlı evlilik yapanlarda sonunda tökezleyebiliyor. Türkiye’de toplamda 120bin kişi 2011 yılında boşanmış ve sıralamada en fazla sayıyı geçimsizlik sebebi alıyor. Konya rakamı da az değil toplam 3bin 476 kişi. Prof. Dr. Saffet Hocamın dediği gibi aslında bu geçimsizlikten dolayı falan ayrılmak hikâye. Rol karmaşası yaşanıyor. Bayanda erkekte özgürlüğe alışmış ve parasını kazanıyor. Kimsenin kimseye ihtiyacı yok. Ama evlilik mutluluk ve kalıcılık üzerine kurulursa ve erkek kadını, kadında erkeği anlarsa boşanmaların biteceğini biliyoruz. Fakat günümüzde artık evlenme yaşı 30’lu yaşlara çıktı. Hayatta her yaşta yapılacaklar vardır ama biz zamanı hep gecikmeli yaşıyoruz. Mesela üniversite okuma yaşı 18-22 iken günümüzde 30 yaşında halen üniversite okuyanlar var, askerlik yaşı 20 iken 30 yaşında halen askere gitmemiş binlerce insan var. Hayatı gecikmeli olarak takip ediyoruz bunun neticesinde de başarılarımız kısıtlanıyor.
*******
Bir diğer gözlemim ise Kadına şiddete verilen önemle birlikte boşanmaların arttığı yönünde. Nasıl bir gözlem diye düşünebilirsiniz. Eşler arasında tartışmalar veya kavgalar olabilir. Toplumumuzda her evde muhakkak yaşanmıştır. Yeni çıkan yasalarda kadının üzerine çok düşüldüğü kanaatindeyim. Eşler tartıştığı veya kavga ettiği zaman bayan polisi arayarak ‘eşim beni tehdit ediyor’ veya ‘beni dövüyor’ şeklinde şikâyet etmesi halinde savcılık kararı ile anında erkeği evden 1 ay kadar uzaklaştırabiliyor. Bununla birlikte erkek kendi evine 1 ay giremiyor. Dışarıda kalacak yeri yoksa rezillik çekiyor. Parası yoksa otelde de kalamıyor. Kimse bunları düşünmüyor. Bununla birlikte cinayetlerde arttı bunu da belirtiyim. Kadına şikâyetinden dolayı sinir olan adam her türlü pisliği yapıyor. Düşünüyor ve benim karı beni polise şikâyet etti, kendi evime giremiyorum diyerek kendi kendine psikolojik baskı uyguluyor. Bir anlık sinirle eşini öldürebiliyor veya boşanma davasını açabiliyor. 1 aylık ayrı kalmayla birlikte eşler arasında soğumada oluyor ve ayrılıklar peş peşe geliyor. Bu kanunlar çıkarken çok yönlü düşünülmeli. Tek taraflı düşünülerek çıkarılan kanunlar ileride daha büyük sıkıntıların habercisi olabiliyor. Evliliğin ciddi ve sorumluluk isteyen bir kurum olduğunu belirtmiştik, bu konuda eşler arasında alttan alma kuralı olmalıdır. Adam işten eve geldiği zaman eşi onu güler yüzle karşılamalıdır. Erkek dışarıda yaşadığı bir olayın psikolojisinde olabilir, sinirli olabilir kadın alttan almalıdır veya kadının canını sıkan bir olay olmuştur, üzerine gitmeden erkeğin alttan alması gerekir. İki tarafta özgürlüğü düşünerek zıtlaşırsa bu evlilikten hayır gelmez. Prof. Dr. Saffet Köse hocamın dediği gibi artık ‘Anlaşamazsak ayrılırız’ şeklinde başlayan evlilikler daha başlamadan bitiyor. Evlilik öncesinde karşı cinsinizi iyi tanımalı, anlamalı ve kararınızı ileriye dönük olarak vermelisiniz. Boşanmaların azaldığı mutlu ailelerin çoğaldığı bir Türkiye dileğiyle…