Anadolu efsanesi
Vaktiyle kilometresi fazlaca artmış arabamı satıp yeni bir araba almak için otomobil bayisine gittim arabayı sattık yenisini de aldık daha ben oradan ayrılmadan sattığım arabaya biri meraklı gözlerle bakarak sahibinin ben olduğumu bilmeden ‘’Bu arabaya böyle mi binilir’’ gibi laflar edince dayanamadım müdahil olarak ‘’Arkadaş araba benim değil mi sana ne nasıl binersem binerim’’ diye karşılık vererek itiraz ettim ve adam oradan uzaklaştı. Bunu niye anlattım , 1974 Kıbrıs Barış Harekatında Amerika’nın ülkemize yaptığı silah ambargosunu hatırlatmak için tabi ki , paramızla aldığımız silahı orda kullanamazsın burada kullanamazsın diyerek şart koşan Amerika , İngiltere veya Almanya değil miydi ? Almanya’nın 1992 yılından beridir sattığı Leopar tanklarına Güney doğuda PKK’ya karşı kullanamazsın şartı koyması ve bu şartından 2009 yılında vazgeçmesi gibi uzun yıllardır Ordumuzun ihtiyaç duyduğu savunma sistemlerinin bizde olması onu özgürce kullanma anlamına gelmediğini sürekli idrak etmekteyiz.
Anadolu isminin nereden geldiğine dair bazı tarihçiler şöyle bir efsane anlatırlar. Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubat Başköy kalesinin fethinden dönerken Ankara Kızılcahamam yakınlarında Taşlıca köyüne uğrayarak burada ayran içmiştir. Ordunun buraya uğrayacağını haber alan kırmızı ebe adlı yaşlı bir ninemiz ayran taşına bir bakraç ayran doldurur ve askerler gelince hem ayrandan içerler hem de mataralarını ayran ile doldurur ve ninemiz her seferinde doldurun evlatlarım dedikçe askerler de ana dolu derler ordunun tüm askerleri bu bir bakraç ayrandan hem içer hem de mataralarını doldurması ve ayranın hiç bitmemesi Sultan Alaeddin Keykubat’ın kulağına gider ve o tarihten beridir bu diyarlar Anadolu diye anılarak günümüze gelir. Geçtiğimiz Çarşamba günü Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun basın toplantısında İlk milli piyade tüfeğinin seri üretime geçeceğini duyurması ile artık yerli olarak üretilen milli silahlarımızın yüzde altmış seviyelerine çıktığını duyurması ile Atak helikopterimiz , Altay tankımız, Fırtına Obüsleri gibi büyük Milli projelerle bir kez daha gurur duyduk.
Yine tarihten bir örnekle devam edersek dokuz Mart 1967 yılında gölcük Tersanesinde ‘’Berk ‘’adlı refakat Fırkateyni’nin yerli imkanlarla yapımına başlanarak 1971 yılında tamamlanması ve milli silah sanayisine önem verilmesi ile nerden nereye diyerek gurur duyuyoruz . Devletimizin uzun yıllardır dış güçlerin bin bir engellemeleri ile geliştirmeye çalıştığı milli silah sanayisinin artık gelişmeye başlaması ile başlayan süreç hepimizi ziyadesi ile memnun etmekte ve gururlanmamıza vesile olmaktadır. Milli Tank , milli denizaltı ,milli uçak veya milli gemi derken dışa bağımlılığımızı azaltacak olan Milli sanayimizin gelişmesi hepimiz umutlandırmaktadır.2019 yılında Milli arabamız yollarda olacak yine aynı yıl Milli uçağımız semalarda uçacak ve 2021 yılında milli savaş uçağı gemimiz ANADOLU hizmete girecek olmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Özellikle son yılarda bölgemiz de ve ülke içinde hükümeti ve dolayısıyla devletimizi zayıflatmaya çalışanların asıl amacı güçlü bir Türkiye’nin hem bölgesinde hem de küresel olarak dünya da korktukları bir güç olmasını engellemek istemektedirler. Evet ANADOLU EFSANESİ artık yeniden uyanmaya başladı ve bu uyanış birilerini rahatsız etmeye devam edecektir.
SAYGILARIMLA