ALNIMIZDA KERİZ Mİ YAZIYOR BİZİM
Ergenekon dosyasında savcılık, esas hakkında mütalaasını verince bizim Bremen mızıkacıları yine kıyameti kopardı.
Güya, hedef cumhuriyetin değerleriymiş, Atatürk devrimleriymiş. Bu nedenle de sözde mütalaayı tanımıyorlarmış, reddediyorlarmış.
Bunlar ilk başta her şeyi yalanlamışlardı değil mi? Yok öyle düşündüğünüz gibi değil, açıklayabiliriz gibi mugalâtalarla işi sulandırmaya, delilleri karartmaya çalıştılar. Tutmayınca da karşı suçlama atağına kalktılardı. Bir ara mağdur rollerine büründüler. Nihayet, inkâr edilemez deliller ortaya çıkınca da bu sefer “acele etmeyin yargı süreci işliyor!” plağını devreye aldılardı.
Şimdi de müebbet hapis cezalarını duyunca, fabrika ayarlarına geri döndüler. Mütalaayı tanımıyoruz diyerek çamura yatıyorlar. Çok da tın! Biz de sizi tanımıyoruz!
Gazetelerde, televizyonlarda sanki bu ülkede hiç darbe olmamış, veya sanki hiç darbeye tevessül edilmemiş gibi atarlı-giderli konuşmalar yapılınca cinler tepeme toplanıyor. Kerli ferli köşe yazarları tekmili birden özgürlük savaşçısı kesildi. Sanki Türk basını hiç darbe şakşakçılığı falan yapmadı da biz durduk yerde çamur atıyoruz. Sanki bu adamlar hukuka, halkın iradesine, derinden saygı duyan bir gelenekten geliyorlar da biz adamların günahlarını alıyoruz.
Alayınızın cemaziyelevvelinizi bilmiyor muyuz?
Yazık. Çok yazık. Bizi keriz mi zannediyorlar bu adamlar.
Biz durup dururken evham yapıyoruz. Sanki biz mabadımızdan uyduruyoruz ergenekondu, balyozdu. Herkes sütten çıkmış ak kaşık. Oh ne güzel memleket!
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerini Silivri’deki hâkim-savcılar mı yaptı? Sayısız darbe teşebbüsleri sırasında, şartları olgunlaştırmak adına ülkenin altı üstüne biz mi getirdik, her türlü hukuksuzluğu, hırsızlığı biz mi irtikâp ettik?
Bundan sonra artık darbe olmaz dediğimiz 2000’li yıllarda bile en az dört kere çok ciddi darbe tehlikesi atlatmışız. Kafes Eylem Planı’nın tarihi ise Mayıs 2009. Birbirimizi kandırmayalım. Siz âlemi kör milleti ahmak mı zannediyorsunuz?
Elbette olan biteni kabullenip, geri çekilmelerini de beklemiyoruz. Bildikleri bütün yollarla ve her türlü araçla mücadeleyi sürdürecekler. Bu yüzden, tüm pislikleri ortaya saçılmasına rağmen hâlâ “bir şey yokmuş” numarası yapıyorlar.
Asıl morallerini bozansa eski köye yeni adet gelmesi. Yani ilk defa doğrudan doğruya halkın iradesiyle tasfiye ediliyor olmak. Yani ilk defa gerçekten kuvvetler ayrılığı prensibinin çalışması.
Gerçi darbeci kafanın kuvvetler ayrımından anladığı;
Kara kuvvetleri, Hava kuvvetleri, Deniz kuvvetleri ayrımıdır.
Bunca rezilliğe rağmen hâlâ “Milletin göz bebeği” “ Aman ordumuzu yıpratmayalım!” yalakalığı yapılıyor utanmadan. Maazallah bir savaş çıkıverirse ülkeyi kim savunacakmış. Bak! bak! bak! Merak buyurmayın; Çanakkale’de Kurtuluş savaşında bu ülkeyi kimler savundu ise yine onlar savunur.
Netice: Yargılamalar çok önemlidir. Hiç kimse hafifsetmeye kalkmasın! Aslında bir yandan bizzat darbeciler yargılanırken diğer yandan da darbeci zihniyet ifşa edilerek yeni kuşaklara böylesi bir zihniyetin tehlikeleri hatırlatılıyor.
Hatta halkın önemli bir kısmına göre, mezardaki darbeciler dahi gıyaplarında yargılanmalı ve tarih huzurunda hesap vermelidirler ki; darbe heveslilerine bir ders olsun.
Tabi ki darbecilerin bila-ücret avukatlığını yapanlara da!