Ramazan Yaşar
Ramazan Yaşar Ahmet’i gömdüler, sıra Yavuz’da…

Ahmet’i gömdüler, sıra Yavuz’da…

Osmanlı’da “sanat sanat içindir” akımı ile “sanat halk içindir” akımını biliyorsunuzdur. Bu gün de sanat akımları var. Yalnız eskiden çok farklı bir kulvarda seyrediyor bu işler. Günümüz Türkiye’sinde iki sanat akımı var; “sanat savaş içidir” ve “sanat barış içindir”. “Sanat savaş içindir” cephesi pek popülerdir. Taraftarı da, izleyicisi de, dinleyicisi de çoktur. “Sanat barış içindir” cephesi dışlanmış ve ikinci sınıf muamele görüyor.

Bu iki akımın kafanızda daha iyi canlanması için somut bir örnek vermekte fayda var. Gezi darbe kalkışmasında en ön safta rol kesen Mehmet Ali Alabora, “sanat savaş içindir” ekolüne örnek gösterilebilir. “Sanat barıştır içindir” ekolüne de en son mağdur olarak Yavuz Bingöl’ü gösterebiliriz. Gezi’de halk iradesine karşı darbe girişiminin en ön safında yer alan Alabora’ya karşı; Tunceli’nde Başbakan’ın yanında duran,  Cumhurbaşkanıyla “Yemen Türküsünü” söyleyen Yavuz Bingöl ekolü karşı karşıya.

Yıllardır fikir özgürlüğü diyenler, bize mahalle baskısı uygulanıyor diyenlerin palyaço maskeleri bir kez daha düştü. Daha önce Ahmet Kaya, Sezen Aksu, Zerrin Özer, Sinan Çetin, Niran Ünsal’a, yapılan linç girişiminin son kurbanı Yavuz Bingöl oldu.

Ahmet Kaya’yı, “Kürtçe klip çekeceğim” dediği için linç edenler, bugün kendilerine yeni bir kurban seçmişler. Kaya'ya yapmadığını bırakmayıp sonra “ben yapmadım, o yaptı”, “ben orada değildim” saflığına yatanlar bugün Bingöl’ün mezarını kazıyorlar. Ahmet’i ülkesinden koparıp, mezarını Paris’e kazanlar; Yavuz için acaba hangi yabancı ülkede mezar kazıyorlar?

HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız, “İktidara bulaşan insan 24 saat içinde kirlenir, mesela Yavuz Bingöl olayı… Artık ben öylelerine sanatçı demem, sanatçı dediğin halkın yanında olur” sözünü söylerken acaba Ahmet Kaya’ya yapılanlar aklına gelmiş midir?

Öyle ya sanatçı dediğin savaş şarkıları, ayrılık türküleri söylemeli onlara göre. Ama Yavuz Bingöl bunu yapmıyor. Ahmet Kaya’yı “Kürtçe klip çekeceğim” dediği için linç edenlerden ne farkı var Sarıyıldız’ın? Ahmet Kaya’nın, “Kürtçe bir kaset yapacağım, onu yayınlayacak yürekli bir kanal arıyorum” söylemiyle, Yavuz Bingöl’ün ülkenin kutuplaşmasından rahatsızlığını dile getirmesi arasında ne fark var?

Orhan Miroğlu, geçen hafta Star Gazetesi’ndeki köşesinde, başka bir konuda yazı yazmıştı. Ancak yazısına yaptığı giriş tam da bizim anlatmak istediklerimizin özetiydi. Konu yine sanatçı ve barıştı. Ama tespitler o kadar can alıcı ki…

“Barışa Bak’manın bir bedeli var ve barışa bakan sanatçılar bu bedeli maalesef ödemek zorunda kalıyor. ‘Savaşa Bak’manın bir maliyeti yok ama! ‘Savaşa Bak’anlar, kendilerinin değil başkalarının hayatı üzerinden, ‘savaşa bak’ıyor ve hiçbir bedel ödemiyorlar. Barışa Bakan, yüzünü barışa dönen sanatçıları yerden yere vuranların, ne barışa, ne savaşa dair bir hikayeleri yok, ama Barışa ve savaşa dair hikayelerin, onların gözünde, bir tweet kadar bile değeri de yok.”

Yaşanan tartışmanın özü şudur; “sanat savaş içindir” diyenlerin, “sanat barış içindir” diyenleri yok etme mücadelesi her alanda sürüyor. Biz halk olarak “sanat barış içindir” diyenlerin yanındayız. Bakmayın siz “sanat savaş içindir” diyenlerin çıkardığı gürültünün büyüklüğüne. Toplumda beş paralık karşılıkları yok. Küçük dünyalarının büyük sanatçısı olarak kendilerini avutuyor ve kandırıyorlar. Yoksa ne halkın, ne de “barış sanatçılarının” umurunda değiller…

Sanatçılar artık şarkılarını barış ve kardeşlik üzerine söylemeli. Ayrılık, savaş ve kaos türküleri besteleyenler, unutmasınlar ki, bu türkülerin ne kendilerine, ne halka, ne de ülkeye bir faydası yok. Ahmet’in mezarını Paris’e kazdınız, ama Yavuz’un mezarını kazmanıza izin vermeyeceğiz!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Yaşar Arşivi