Büşra Gülşah İyikan
Büşra Gülşah İyikan Ahde vefa

Ahde vefa

Muhabbet, dostluk ve bağlılıkta sebat, ahde riâyet ve verilen sözde durmak demek olan vefâ, İslâmî şiarlardan biri ve belki de en ehemmiyetlisidir. Çünkü her insan, imtihan edilmek üzere geldiği bu dünyâda, ruhlar âleminde vermiş olduğu söze sadâkatini ispât ettiği taktirde, hayatını mü’min olarak yaşar.

Bir kerpiç parçasından hiç kimse vefâ beklemez. Vefâ, insana yakışan ve insana has bir haslettir. Bir mü’minin şahsiyet inşâsında, gönül dünyâsının olmazsa olmaz temel direklerinden biridir.Vefa, hayatta insanın itibarını ve şerefini artırır. Vefa, insana şeref veren, baş üstünde taşıyan elmas, yakut ve zümrütle bezenmiş bir taçtır. Vefa, Allah’ın takdirine ve insanların da sevgisine ulaştıran güzel bir meziyettir.

Vefa; ödemek, yetişmek manalarına da gelir. Hiçbir inanç ayrımına girmeden insanlara karşı maddi ve manevi borçlarını ödemek, sıkıntılı anlarında onların imdadına yetişip ihtiyaçlarını karşılamak da vefanın anlam dairesi içindedir.

Bugün vefanın olmadığı yerde sevgi ve samimiyetten bahsetmek mümkün değildir. Böyle bir toplumda birlik, beraberlik ve gerçek bir dayanışmadan söz etmek de imkânsızdır. Zaman zaman vefasızlardan meydana eden bu gibi haller, menfaat ve iki yüzlülükten başka bir şey değildir.

Mesnevi’den ahde vefa’yla ilgili şöyle bahsedilir:

“Verdiğin sözde vefa edersen, Allah’ta senin ahdini korur. Ahde vefa eden, ahde vefa bulur. Kime niçin söz verdiğini bilen ve sözünü yerine getiren, tenini iplik haline kor, o sözün etrafında dolanır ve ahdini örer durur. Ahde vefa etmek, (verdiği sözde durmak) akılla olur. Çünkü akıl, ahdini (sözünü) hatırlatır, akıl unutkanlık perdesini yırtar. Sözünü yerine getirmemek ahmaklıktandır. Verdiği sözde durmak, temiz insanların işidir. Şükür ehlinin ve vefa sahiplerinin elde ettikleri hiçbir zaman kaybolmaz. Çünkü talih onların daima peşinden gelir. İnsan bir ağaca benzer, sözü de ağacın köküne. Kökün iyileşmesine, sağlamlaşmasına çalışmak gerek. Bozuk düzen ahid, çürümüş kök gibidir. Kökü çürümüş ağaç meyve vermez.”

İnsanoğlu hayatın koşuşturması içerisinde çoğu kez kendini değerli kılan bazı özelliklerini kaybeder ve hangi yöne doğru gittiğini bilmeden savrulur ve maddi hesapları uğruna kişiliğini ve duruşunu bozar. Onun içindir ki, günümüz insanı her türlü varlık içerisinde dahi asla huzurlu olamamaktadır. Paranın satın alabileceklerini kolayca ulaşanların bir kısmı “ben dünyadan zevk almıyorum, oysa her türlü imkânım var,” demektedir. Zengin olacağım hırsıyla sahip olduklarına ve olacaklarına değil, biraz da terk edip bıraktığı, unuttuğu manevi niteliklerine bakmayı ihmal ettiklerinden bu elbette ki. Maalesef günümüz insanı varlığıyla yol aldığını sanırken, aslında yokluklarla bocalamıştır. Öyle zamanlar gelir ki, hayatın içerisindekiler çok alçalır. İnsanlarsa o derece eğilmek mecburiyetinde kalır. Bu dünyada nokta kadar menfaat için virgül kadar eğilmek doğru insanların işi değildir.

Vefalı davrandıkça asıl kazanç sahibinin karşımızdaki değil de kendimiz olduğu bilincinin farkında olduğumuzda bundan vazgeçmenin de ilk mağduru bizim olacağımızı keşfetmemiz zor değildir. Burada önemsememiz gereken bir konu da vefa kelimesini bir zaruriyet manasında kullandığımız zamanlarda bunun bir karşılık beklemek anlamına gelmediğini de düşünmektir. Bireysel olarak vefalı davranmak kişisel vazife olarak görülmeli ve herhangi bir şekilde yardımımız dokunan kişileri bu vefa sözcüğü ile hapsetmemek de gereklidir. Yani biz ilişkilerimizde vefalı davranırken karşılığında da vefa beklentisi içerisinde hareket etmek ve bu yönde davranışlar sergilenmesini beklemek güven duygusunun özelden genele doğru yıpratıcı ve yıkıcı bir hale getirmemelidir. Eğer biz kendi hesabımıza vefalı davranırsak bu insanların birbirlerine görünmez iplerle bağlı olduğu gerçeği ile bütünleşerek dalga dalga yayılacağını görebilmek de mümkün olacaktır.

Allah, en doğru olanı bilendir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Büşra Gülşah İyikan Arşivi