Açıköğretim kapatılsın! Haksızlık bitsin…
Bazı devlet kurumlarında özellikle son dönemlerde açıköğretim mezunu olanlar ilginç bir şekilde güzel yerlere atanıyorlar.
Son dönemde bu sayı ne kadar da arttı değil mi…
Üniversite sınavına hazırlanmamış, yıllarını ve zamanını bu yolda harcamamış, maddi ve manevi sıkıntılara girmemiş, askerlikten bir süre daha kaçmak için ve kapasitesi o kadarına yettiğinden dolayı iyi bir üniversite kazanamamış.
Kapasitesi yetmeyince mecburen açıköğretim okumuş, sonra da hak etmediği halde devlet kadrosunda memur olmuş.
Bu durumu gördükçe içim acıyor.
Geçenlerde oturdum düşündüm. Bu durum bana haksızlık değil mi? Ya da bizim Hüseyin’ veya Yiğit’e…
Ben yıllarımı verdim. İyi bir üniversite kazanmak için ailemin dişinden tırnağından artırdığıyla dershanelere, kurslara gittim, çaba gösterdim.
Sonra şehir dışında bir üniversite kazanıp 4 yılımı bu yolda harcadım.
Bununla da bitmedi ki.
Hem babamın gönderdiği hem kendi kazandığım maddiyatı da bu yolda erittim.
Kredi ve Yurtlar Kurumu’na olan borçlanmam hala bitmedi mesela. Hala ödüyorum.
Ben 4 yıl ilim biriktirirken, bazıları da 4 yıl boyunca referans biriktirmişler, bunu gördüm.
Okul bitince bu defa iş bulma kaygısına girdim. Açıköğretim mezunlarından dolayı devlet kadrolarında bana yer kalmadı tabi. Bari yüksek lisans yapayım, belki o zaman değer görürüz dedim.
Yüksek lisansa başladım, yıllarımı verdim, bir sürü emek, çaba, para harcadım.
Ardıma dönüp baktım, hala elde bir şey yok.
Niye, çünkü açıköğretim mezunları devlet kadrolarında iş sahibi olduğu için bana yer kalmadı.
Ben kitap karıştırırken onlar iyi referanslar biriktirdi çünkü.
İnat ettim, ben ekmeğimi taştan çıkarırım dedim.
Nasip oldu, bir kamu kurumunda sözleşmeli olarak işe başladım.
Bu defa da benim müdürüm olan kişi hem açıköğretim mezunuydu hem de üstüne üstlük sıfır kapasiteye ve öngörüye sahipti.
Ama olsun, o hem açıköğretim mezunuydu hem de çok iyi referansları vardı.
Referans dururken liyakati, ehliyeti kim ne yapsın canım.
Kimin umurunda ki. İşler bir şekilde yürüyor işte. Adaleti, hakkı, hukuku at kenara gitsin…
Burada da yapamadım.
Yabancı dilimi az daha geliştireyim, belki başka bir şeyler bulurum dedim.
Ama ne mümkün.
Nihayetinde soluğu özel sektörde aldım. Halime yine de bin şükür.
En azından derdimi anlatacağım bir yer var artık…
Yapacak bir şey yok demeyeceğim, yapacak çok şey var aslında.
Bu haksızlığa göz yummamak bir kere ilk yapılacak şey.
Sık sık karşılaştığım bir durum var aslında.
Adama soruyorsun, ne mezunusun? diye.
Havalı havalı ‘İşletme’ diyor.
Ooo güzel, Boğaziçi, ODTÜ ya da Selçuk mezunu musun? diyorsun.
Hayır, Eskişehir mezunuyum diyor.
Osmangazi Üniversitesi’ni mi bitirdin? diyorsun.
Utana sıkıla Anadolu Üniversitesi diye cevap veriyor.
Açıköğretim bitirdim desene kardeşim.
Çünkü kendisi de biliyor aslında pek de bir şey olmadığını…
Zaten bu kapasite düşüklüğünü kapatmak için ne yaparım da dikkat çekmem derdine düşüyor sonra…
Sonra bir de kıytırık bir tezsiz yüksek lisans ve formasyon da alıyor… Hah tamam, kesin ya müdürsün ya başkan…
Bu nasıl iş…
Üniversite okumadan, KPSS gibi gerekli şartları yerine getirmeden devlet kadrolarına yerleşenler sizin etrafınızda da mutlaka vardır.
Dikkatli bir bakın etrafınıza…