Bayram Sürekli
Bayram Sürekli 80’li yıllardan günümüze çocuk olmak

80’li yıllardan günümüze çocuk olmak

Çocukluk, insan hayatının en unutulmaz anılarının biriktirildiği, en masum sevgilerin yaşatıldığı ve samimiyetin en doğal haliyle yaşandığı dönemlerden birisidir. Yıllar geçse de çoğumuzun hafızasından silinmeyen bu dönem her zaman özlemle ve keşkelerle hatırlanmaktadır. Bunun yanında çocuğun içinde bulunduğu fiziksel ve kültürel çevre çocukların sadece gelişim ve sosyalleşmesinde değil, toplumun sağlıklı iletişim kurabilen bireyler üretmesi için de oldukça önemlidir.

 Geçen süre zarfında büyük bir hızla gelişen ve değişen şehirler, seksenli yıllarda çocuklara doğal bir oyun alanı olan şehrin sokaklarını adeta işgal ederek, çocukların önceden oyun alanı olan yerlerini ellerinden almıştır.  Çocukların yaşam ve oyun alanlarını hiçe sayan beton bloklar sırt sırta verilmiş apartmanlar birçok toplumsal anıların biriktirildiği geçmişin mahalle yaşamını maalesef hızla yok etmiştir. Çocukların geniş oyun alanlarını ellerinden alarak çocukları adeta etrafı dikenli tellerle çevrili açık hapishane görünümlü site içlerine hapsetti.

Oysa biz seksenli yılların çocukları olarak sokakta oyun oynayan son nesli temsil ediyorduk. Akşamları okul çıkışında ya da yaz tatillerinde bulduğumuz en küçük alanda hemen başlardık top peşinde koşturmaya. Direkleri olmayan kalelere yırtık ayakkabılarla gol atmaya o zamanlar top oynamak derdik. Kalelerin direkleri olmayınca da her gol pozisyonunun tartışmalı hale gelmesi kaçınılmazdı. Tartışmanın ötesine geçilen maçlar asla sonuçlanmazdı. Peki ya top dediğimiz o nesnenin içler acısı hali….Plastik mika karışımı toplar bir yerinden delindiğinde içindeki havanın kaybolmasıyla tangur tungur sesler çıkarır, yumuşak bir pelte halini alırdı.  Ben ve arkadaşlarım bu durumu umursamadan oyundan alacağımız tada bakardık.

Diğer yandan seksenli yıllar  ülkemizde yeni bir  değişimin başlangıcıdır aslında. Birçok şeyin eskidiği yenilerinin selamlandığı yıllardı o yıllar. Siyah beyaz televizyonların kalabalık izleyici kitlelerine veda etmeye hazırlandığı renkli televizyonun her evde olmadığı, ancak hayatların oldukça renkli olduğu yıllardı. Çok katlı apartman dairelerinin arasında bahçeli müstakil evlerin sıkışıp kalmadığı, ama Türkiye’nin çok katlı yapılarla tanışmaya başladığı yıllardı. Bir yanımız köylü kalırken öbür yanımızın kentli olmaya çalıştığı yıllardı. ”Orda bir köy var” uzakta şarkısının söylendiği ama köylerimizin bugünkü kadar uzak olmadığı yıllardı. Gerçek hayatın tam ortasında yaşanan çocukluk yıllarımızdı.

Günümüzde şehirlerin büyümesi evlerin çok katlı olması toplumun kültürel olarak yozlaşması çocukların kalabalıklar içerisinde yalnızlık yaşamasına sebep oluyor. Çocuklar alt komşuda akranı varken sanal dünyanın aldatıcı sokaklarında arkadaşlık peşinde koşuyor.  Birçok çocuk neredeyse sebzenin, meyvenin ve et ürünlerinin markette yetiştiğini sanıyor. Hayatında servis aracından başka toplu ulaşım aracı kullanamamış, çiftçiliği oyun sitelerinde sanal gerçeklikle yaşayan ve dijital dünyanın derinliklerinde düşünce sığlığı yaşayan bir nesille karşı karşıyayız maalesef. İşte bu yüzden tatil dönemleri göz aydınlığımız çocukların sosyal hayat bilinci kazandığı ve sosyalleşme imkânları yakalayabildiği dönemlerdir. İyi değerlendirmek lazım. Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bayram Sürekli Arşivi