Bayram Sürekli
Bayram Sürekli 28 Şubat’ı unutabilir miyiz?

28 Şubat’ı unutabilir miyiz?

Şanlı Türk tarihimizde önemli dönüm noktaları bulunmaktadır. Bu dönüm noktaları tarihi serüveni içerisinde hafızalarda önemli bir iz bırakmıştır. Örneğin Anadolu’nun kapılarının Türklere açılıp bu kadim toprakların vatan olarak perçinlendiği 1071 Malazgirt, asırlarca üç kıtaya hükmetmiş şanlı ecdadımız Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu olan 1299, tarihimizde ayrı bir yeri vardır. Diğer taraftan bir çağın açılıp diğer bir çağın kapandığı İstanbul’un fethi 1453 ve Birinci Dünya Savaşı sonrası adeta küllerinden doğan mensubiyetiyle müşerref olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu (1923) gibi kadim tarihimizde daha nice önemli dönüm noktaları bulunmaktadır. Bu tarihler geçmişimizden aldığımız güçle geleceğe daha güçlü ve güvenle bakmamızı sağlamaktadır.

 Diğer yandan ise tarihin utanç sayfalarında yerini alan ve insanımızın hiçbir zaman hatırlamak istemediği günler ve tarihler de maalesef bulunmaktadır. Örneğin 1960, 1971 1980 askeri darbeleri, 1997 post modern darbe ve 15 Temmuz darbe girişimi bunlardan bazılarıdır.     Bizim jenerasyonun öğrencilik yıllarına denk gelen ve o tarihlerde bin yıl süreceği iddia edilen post modern darbe, belki bin yıl sürmedi, belki diğer darbeler gibi askeri güç kullanılmadı ama oluşturduğu psikolojik ve sosyolojik yıkım, vicdanlarda açtığı yaraların izi uzun yıllar unutulmayacaktır.

28 Şubat 1997’de Türkiye, hafızalardan hiç silinmeyecek bir güne uyanmıştı.  O gün Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlar ve bu alınan kararların uygulanma aşaması ülkemizin demokrasi kazanımlarını hunharca baltalarken milletimizin muhafazakâr kesimlerini son derce mağdur etmişti. Tarihin utanç sayfalarında yerini alan nice 28 Şubat hikâyeleri, okunduğu zaman görülecektir ki bu süreç ne ıstıraplar ne acılara tanıklık etmiştir.

Örneğin, Askerdeki oğlunun yemin törenine giden bir annenin başörtüsünden dolayı tören alanına alınmayıp töreni dışarıdan izlerken döktüğü gözyaşını neyle izah edebiliriz? Onlarca başarı ödülü alan, terörle mücadelede destanlar yazan bir komutanın birkaç satırlık yazı ile işine son verilirken, kanser tedavisi gören eşinin de apar topar askeri hastaneden çıkarılması ne hissettirir vicdanlara?

 Dereceyle kazandığı tıp fakültesinden başörtüsünden dolayı atılan bir kızın maruz kaldığı duruma hangi yürek dayanır? Üniversite kampüsüne başörtüsünün üstüne peruk takarak eğitimine devam etmeye çalışan ve ikna odalarında psikolojik baskı ve zulme maruz kalanın yaşadıkları hangi vicdanla açıklanabilir? Okulunu birincilikle bitiren bir öğrencinin ödülünü başörtülü olduğu için alamamasından kaynaklı bu ödülü sonradan vermemiz iade-i itibarla onun gönlünü almaya yeter mi? Sırf inancından dolayı eğitimini yarıda bırakan binlerce kız öğrencimizin eğitim haklarının sonradan iade edilmesi zamanında varamadıkları  menzile varma çabalarına yardım eder mi?   Katsayı zulmüyle üniversite hayâli suya düşürülen, önlerine katsayı duvarları örülerek vali, kaymakam, hâkim, doktor, mühendis, avukat vs. olması engellenen on binlerce İmam Hatipliyle gönül rahatlığıyla helalleşilebilir mi?

 Ülkemizin aydınlık geleceğinin üzerine kara bulut gibi çöken o buhranlı günlerin acısını yüreğimizin en derinliklerine gömerek durumumuzu seherlerde Rabbimize arz ettik.         En büyük duamız o kara günler tekrar gelmemesi ve bir daha asla yaşanmaması yönündedir. Geçmişte yaşadıklarımızı, başımızdan geçen acı hatıraları ne kadar iyi anlar ve kavrayabilirsek, bugünü yorumlamamız ve geleceği planlamamız o kadar doğru olacaktır.

Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bayram Sürekli Arşivi