Murat Güçlü
Murat Güçlü YAPAMADIKLARIMIZ!

YAPAMADIKLARIMIZ!

Türkiye sürekli siyaseti konuşan bir ülke halinde. Maalesef bir ülkede ne kadar çok siyaset konuşuluyorsa, o ülkede hayat o kadar kötü demektir. Toplumun bu kadar siyasetle hemhal olması üreten bir toplum olmamasının hem sebebi hem de neticesidir. Üretemeyen ve siyasallaşmış bir toplumda sürekli birileri yabancılaştırılmakta, ötekileştirilmekte ve düşmanlaştırılmaktadır. Sosyal medyayı takip eden herkes ülkemizdeki nefret dilinin ne kadar keskinleştiğini görmektedir. İnsanlar ölesiye tapınma ve öldüresiye nefret etme uç noktalarına doğru sürüklenmektedir. Bir toplumun bu denli ayrışma ile hayatiyetini sürdürmesi mümkün değildir. Gelin bu nefret ve tapınma dilinden kurtulalım.

İşin kötü tarafı bu ayrışma ve nefret dili sadece ülkemiz ile sınırlı değil. Maalesef İslam dünyasının tamamı bu durumda. Belki de şu anda dünyada birbirine en uzak insanlar, cihatçı İslamcılarla barışçı, ılımlı, demokrat Müslümanlardır. İslam’ın barış dini olduğu söylemi inandırıcı gelmiyor kimseye. Bugün dünyada savaş ve katliamın olduğu alanların çok büyük bölümü Müslümanların yaşadığı topraklar. Daha kötüsü, öldürülen her on Müslüman’dan dokuzunu yine kendini Müslüman olarak görenler öldürüyor. İslam denilince akla katliam ve hırsızlık geliyor.

İslam dünyasının ve ülkemizin en büyük eksiği akıl, bilgi ve ahlak. Artık bizim de kendi büyük yazarlarımızı, sanatçılarımızı, entelektüellerimizi, yönetmenlerimiz, bilim adamlarımızı çıkarmamız gerekiyor. Bunları yetiştirmeden ileriye gitmemiz mümkün değildir.

Malum karikatürler en basitinden inancımıza saygısızlık, edepsizlik. Ancak bunu yapanları öldürmek yani cinayet ise büyük bir suçtur. Bu karikatürlerden tabi ki hoşlanmıyoruz, fakat cinayetler yüzünden o karikatürlerin tüm dünyaya yayıldığını, karikatürlerin ve bunu çizenlerin özgürlük savaşçıları haline geldiklerini ve artık milyonlarca insan için “Hz. Muhammed” denilince karikatürleri hatırladıklarını unutmayalım. Bunun kime faydası olduğunu düşünmek zorundayız.

Daha önceleri de yazdım bu tip olaylar istihbarat servislerinin müdahaleleri ve yönlendirmeleri olmadan yapılmaz. Doğru ancak bugün İslam ve Müslümanlar hakkında bu ithamlar da kamuoyu tarafından kabul ediliyor. Çünkü bunu doğrulayacak milyonlarca Müslüman var. Farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse bugün bir yabancının benzemek isteyeceği bir Müslüman imgesi var mı? ‘Müslüman’ denince insanların aklına özenilecek biri mi geliyor yoksa korkulacak biri mi? İslam denilince, sultanlar, krallar, silahlı radikaller akla geliyor ve insanlar için İslam cazibesini kaybediyor.

Bu ülkenin yerli ve dindar çocukları sözde değil özde eşitlikçi, özgürlükçü, adaletten yana, demokrat ve çalışkan olmalılar ve böyle olduklarını göstermeliler. Ne yazık ki bu bugün bunun gösterildiğini söylemek zor. Bu ülke “gelişmiş bir ülke” olacaksa; sanatıyla, şehirleriyle, estetiğiyle, insan ilişkileriyle dünyayı büyülemeli. Kabe’nin etrafını saran gökdelenlerin Allah’ın evine yapılmış bir hakaret olarak gördüğümüzde, birilerinin rantı için İstanbul’un silüetinin bozulmasını engellediğimizde, şehirlerimize bir kimlik verdiğimizde gelişmişlik yolunda önemli mesafeler kat etmiş olacağız. Kalbimizde İslam inancı varsa, bunun düşüncemize, sözümüze, işimize, insan ilişkilerimize yansıması gereklidir. Bu yansıma emin olun dünyayı aydınlatacaktır. Buna karşı düşmanlıkların, ölümlerin, hırsızlıkların, korkunun, yalanların, şiddetin, hak ihlallerinin artmasıyla birlikte bir dindarlaşma olmaz, olamaz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Güçlü Arşivi