UZUN İNCE BİR YOL: DEMOKRATİKLEŞME
Uzun bir aradan sonra yeniden yazılarıma başlıyorum. Askerlik dolayısıyla sizlerden uzak kalmıştım. Tabi bu süreçte zorunlu askerlik siteminin ve askeriyedeki keyfi bazı yanlışların oluşturduğu sebeplerle gündemi takip etmekte oldukça zorlandım. Van’da olduğum altı ay içerisinde Türkiye Gezi Olayları gibi büyük komploların içine çekilmeye çalışılsa da bu süreçleri en az zararla atlatmayı başardı. Bu güçlü bir iktidar tarafından yönetilmenin ve siyasal istikrarın önemini de açıkça gözler önüne serdi. Zayıf bir iktidar 2001’de olduğu gibi Başbakan’a işsiz bir gencin yazar kasa fırlatması veya Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki anayasa kitapçığı fırlatılması olaylarıyla tarihsel krizlere maruz kalabiliyor. Siyasal istikrarın bir sonucu olan güçlü iktidar ise Gezi olayları gibi içeriden dışarıdan arkasında çok sayıda güç odağının olduğu eylemlere dahi zorlanmadan dayanabiliyor ve bunun sonucunda herhangi bir ekonomik krize de maruz kalmıyor. Türkiye bu noktada bu iki yaşanmış örneği karşılaştırmalı ve bundan ders çıkarmalıdır.
Böylesi çok çeşitli odaklardan destek alan bir organizasyondan sağ salim çıkan iktidar bu arada çözüm sürecini de sürdürmeye çalıştı ve geldiğimiz noktada hala süreç devam ediyor. Üstelik bunu çözüme direnen bir karşı tarafa rağmen yapıyor. Bu çok önemli bir noktadır. Çünkü bu süreç sonucunda başarı sağlanırsa Türkiye sadece kendisi açısından değil bölgesi açısından da önemli bir adım atmış olacak. Belki BBC gibi bazı uluslararası basın kuruluşlarının Türkiye’deki olayları Suriye’deki olaylar gibi lanse edilmesinin de arkasından bu tip korkular yatıyordur. Bu tip teoriler üretilebilir elbette ama teorilerle de yaşamamak gerekiyor. Türkiye kim ne yaparsa yapsın komplo teorilerinin esiri olup paranoyak politikalar izlememeli. Bu noktada Demokratikleşme paketine gelmek istiyorum. Hukuki sorunların çözülmesi noktasında yargı paketleri çıkartan hükümet demokrasi sorunlarını da çözmek için düğmeye başmış gibi görünüyor. Aslında düğmeye bastığı şeklinde değerlendirmek doğru da olmayabilir. Çünkü on yıldır Türkiye’nin aldığı yol inkâr edilemez. Çok değil daha üç dört sene öncesinde ‘kamusal alan’ gibi ‘hizmet alan, hizmet veren’ gibi saçma sapan tartışmaların yapıldığı, bırakınız kamu çalışanlarını üniversite öğrencilerinin dahi başörtüsü takamadığı bir Türkiye vardı. Tabi gelinen bu nokta önemli. Bu sadece dindarların sorunları noktasında da değil Kürt meselesinde de alınan yol ortada. İlk olarak bir devlet televizyonunda bazı saatlerde Kürtçe yayın yapılmasının gündeme geldiği günlerde yapılan tartışmalar nerede bugünkü pakette gündeme gelen özel okullarda farklı dillerde eğitimin önünün açılması nerede. Hükümetin Türkiye’nin kendi içerisinde bir açılım gerçekleştirdiği bir gerçektir. Bu noktada tebrik etmek gerekir.
Eleştireceğim bazı noktalar da yok değil. Mesela şu süreçte ciddi manada kaşınılan Alevi meselesi pakette yer almadı. Sadece Nevşehir Üniversitesinin isminin Hacı Bektaşı Veli olması Alevi meselesinin çözümü noktasında bize bir açılım getirmez. Daha tatmin edici adımların atılması gerekiyordu. Bu konu oldukça önemli zira Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda sürekli önüne sürülmesi beklenilen bir konu. Ortadoğu coğrafyasının en büyük sorunu olan mezhep çatışmaları Türkiye gibi demokrasi eşiği diğer bölge ülkelerine oranla nispeten yüksek olan bir ülkede konu olmamalı. Zaten aşılmaz sorunların da olduğunu düşünmüyorum. Öte yandan ‘Andımız’ diye bilenen öğrenci andının kaldırılması geç kalmış bir gelişme bugünün dünyasında bunu tartışmayı dahi entelektüelite açısından bir kusur kabul ederim.
Pakette eleştireceğim diğer bir nokta bazı meslek mensuplarının başörtü takamıyor olması. Ben cidden merak ediyorum bir Savcı neden Başörtüsü takamaz. Böyle bir yola hiç girmemesi gerekirdi Hükümetin, ileride bu ciddi bir gaf olarak hatırlanacaktır.
Neticede Başbakan Erdoğan’ın da dediği gibi Yeni Türkiye vizyonunun adımlarından biridir bu paket, bunun gibi nice paketler çıkacak ortaya ve bizler tartışmaya devam edeceğiz. Bu tartışmalar da Türkiye’nin önüne yeni açılımlar getirecek. Başbakan Erdoğan’ın paketin dışında dile getirdiği seçim sitemi ile ilgili alternatifleri de önemsiyorum. Özellikle yazının başında da bahsettiğim konuyla ve siyasal istikrar meselesiyle de ilintili olması sebebiyle bu bölümü haftaya yazımızın bir devamı, bir ikinci bölümü olarak yazmayı düşünüyorum. Seçim sistemi demokrasinin temelidir. O noktada ciddi tartışılması gerekir.