Fatma Betül Felhan
Fatma Betül Felhan ÜMMETİN UYKU IZDIRABI!

ÜMMETİN UYKU IZDIRABI!

Kalpler tutsak ediliyor, işgal ediliyor, yağmalanıyor. Vicdanlar tutuklu, haysiyet ayaklar altında. Bir mabet harap ediliyor, yürekler kanıyor, gözler kör, eller kalkmaz, ayaklar yürümez oluyor.

Bir mabet yıkılıyor. Yönsüz, kıblesiz kalıyor kalpler. Secde yeri pis, kanlı çizmeler altında ezilmiş. Yıkılmış murdar edilmiş.

Uzaktan bir şehit geliyor yaralarından oluk oluk kanlar akarken, emanetim nerede diye bağırıyor. Bir komutan geliyor ileriden heybetli, bakmıyor yüzümüze. Sadece kıblesiz kalmış alınlarımıza bakıyor ve uzaklaşıyor hızla.

Ellerimiz kanlı ama bizi yönsüz bırakanların kanıyla değil, aynı yöne duranların kanıyla. Yürüyemiyoruz kangren olmuş ayaklarımız. Adım attığımız an yıkılıyoruz pis çizmelerin dibine. Ellerimizi bağlamışız, ayaklarımız tutmuyor, vicdanlarımız işgal edilmiş. Gözlerimiz kör, bakıyoruz ama göremiyoruz. Zevk için çalışmaya başlamış bir zamanlar kanla yazı yazan parmaklarımız.

Bir mabet bölünüyor, bir çocuk ölüyor, bir anne ağlıyor. Anlamamak için çırpındığımız apaçık bir filmin ortasındayız. Sıkıcı ve yorgun hayatlarımız. Anlamıyoruz ama sonunu görmeye çalışıyoruz aslında sonunu bizim yazacağımız senaryoyu. Belki de ölmüşüz. Yok değil, ölmek uyanmak demek, devrim demek, gerçeği görmek demek.  Biz sadece uyuyoruz ama ne uyku. Vücudumuzun tamamı işkence altındayken hem de. Her gün bir uzvumuz bizden koparılıyor. Uyuşmuş bedenimiz koparılmanın farkında bile değil. Nasıl farkında olsun ki, satılmış ruhlarımız ve onun hamallığını yapan bedenlerimiz.

Ölmüyoruz! Ölmenin zevkine varamıyoruz, sadece çok derin bir uykunun içerisinde yalan rüyalar görüyoruz. Sahi rüyalarımız bizim mi acaba? Ruhumuz satılmışken rüyalarımız bizim mi? Ne zaman bizim olacak ruhlarımız. Bir çocuk neden elini yaktın diyen annesine: ‘’Seni ilgilendirmez benim elim benim bedenim’’ diyor. Peki, ruhun çocuk o kimin. Ruhunda senin mi? Yaşadığın hayat, hayallerin rüyaların senin mi? Söylesene çocuk bunlardan hangisi senin?  Hangisine sahipsin değerlerin ayaklar altına alınırken. Hayır çocuk, hayır bunların hiçbiri senin değil efendilerinin eline verdiği oyuncaklarla oyun oynuyorsun sadece. Oyun mu, halbuki dünya da bir oyun yeriydi. Bir müddet oyun oynayıp gerçek hayatlarımıza kavuşturulacaktık. Oyun oynamak için de uyanmak gerek, ölmek gerek, devrim yapmak gerek. Sen oyun bile oynayamıyorsun çocuk sadece oyalanıyorsun.  

Gerçek oyunların oynandığı, mabetlerin yıkılmadığı, çocukların ölmediği, kadınların ağlamadığı bir dünyaya uyanmak dileğiyle…

Vesselam…

 

Filistinli devrimci kardeşlerimize selam olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Betül Felhan Arşivi