Seyfullah Koyuncu
Seyfullah Koyuncu Ufuk Turu’nun en önemli notu: Yasal olan helal midir?

Ufuk Turu’nun en önemli notu: Yasal olan helal midir?

Geçen haftadan bu yana, 16. Ufuk Turu Toplantıları için Kayseri’deydik.
 
Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu tarafından hiç ara verilmeden 16 yıldır düzenlenen Ufuk Turu Toplantıları’na ilk defa katıldım.
 
Toplantılar, Türkiye’nin dört bir yanından 450 kişi civarında bir katılımla gerçekleşti. Sadece Konya’dan katılanların sayısı 250 civarındaydı.
 
Programda bu yıl “Sosyal Sorumluluk ve İş Ahlakı” teması işlendi.
 
Ülkemizin belki de en önemli problemi olan ‘İş ahlakı’ konusu gerçekten çok iyi bir şekilde ele alındı. Akademik ve ilmi seviyede de verimli çözüm önerileri sunuldu.
 
Alt başlıklardan olan, “Sosyal Sorumluluğun Temelleri”, “Aile ve Eğitimde Sosyal Sorumluluk”, “Sosyal Sorumluluk Bağlamında Ekonomi ve İş Hayatı”, “Yönetim ve Sosyal Sorumluluk” başlıklı konular 20 akademisyen ve uzman tarafından anlatıldı.
 
Dün ise programın sonuç raporu yayımlandı. Sonuç raporunda dikkate değer maddeler var. Fakat benim en fazla dikkatimi çeken madde şu oldu;
 
“Bugün toplumun hemen hemen tüm katmanlarında ‘kanunilik’ ve ‘helallik’ çizgisinde bir ayrışma olduğu görülmektedir. Akla, vicdana ve inanca makul gelmeyen, fakat dolambaçlı yollarla haksızlıklara ve sömürüye varan uygulamalar ortaya çıkmakta, ‘fırsatçılık’, ‘stokçuluk’, ‘karaborsacılık’ kol gezmektedir. Ekonomideki türbülans, fiyatlardaki orantısız ve makul olmayan artışlar özellikle dar ve orta gelirli kesimlerin hayatlarını olumsuz yönde etkilemekte, toplumsal barış zafiyete uğratılmaktadır. İşini helal dairesinde yürütmeye çalışanlara karşı haksız rekabet durumu ortaya çıkmaktadır.”
 
Bu madde elbette biraz daha geniş perspektiften ele alınabilirdi.
 
Ben bu konuya biraz da Alev Alatlı’nın o güzel aforizmasıyla bakıyorum.
 
Alev Alatlı, 2016 Aralık ayında, Cumhurbaşkanlığı sarayında düzenlenen ödül töreninde tarihi bir konuşma yapmıştı.
 
21. yüzyılın en yaman toplum projesinin, helal olanı yasal olanla örtüştürmek olduğunu söylemişti konuşmasının sonunda.
 
Etrafınıza bir bakın. Ne kadar çok değil mi, yasal olmasına rağmen hakkaniyete sığmayan uygulamalar.
 
Ne yazık ki özellikle son zamanlarda Konya’da da bunun türlü türlü örneklerini görüyor, yaşıyor, şahit oluyorum.
 
Kitabına uydurma konusunda baya mahiriz.
 
Biz neyi hangi kitaba uyduruyoruz diye sormuyor, muhasebe yapmıyoruz.
 
Bu yaptığım Anayasa kitabına uygun ama Kur’an’a uygun mu demiyoruz.
 
Kul hakkı yemeyecektik oysa...
 
Bunu sorgulamak bir yana, ne yazık ki daha da vahim ‘İş ahlaksızlıklarımız’ var.
 
Hepimiz; çalışanlar, yöneticiler, patronlar bu zehirli cıngırıktan kana kana içiyor, birbirimizin hakkına giriyoruz.
 
Dolayısıyla olaya aynı zamanda ‘İş yapma ahlakı’ penceresinden de bakmamız gerekiyor.
 
İşçisinin maaşını geç veren, mesai saatini saatlerce aşıp angarya uygulayan, yemek saati, mola saati gibi kavramları takmayan, türlü hakaretlerle aşağılayan, psikolojik şiddet uygulayan, kısacası işçisinin temel hakkını bile tanzim etmeyen patronlar, yöneticiler, amcalarımız var.
 
Hatta sigorta primini asgari ücret üzerinden gösterip, maaşını farklı (eksik veya fazla) verenler, işçisine tazminatını ödemeyen, yıllık izin hakkını vermeyenler var.
 
Yasal olanı helal olanla örtüştürmek şöyle dursun, bu uygulamalar ne yasal ne de helal. Tüm bu saydıklarım helal dairesinin dışında kaldığı gibi yasal da değil üstelik.
 
Patronunun güvenini suistimal eden, mesai saatlerinde arazi olan, kapasitesini işine vermeyen, kaçak güreşen, yarım elle iş yapan, yüz kızartıcı işlere girişen işçilerimiz, memurlarımız var.
 
‘İş ahlakı ve İş yapma ahlakı’ noktasında batının ve uzakdoğunun fersah fersah gerisindeyiz.
 
Oysa biz müslümanız. Kul hakkı çok önemli oysa...
 
Etrafımıza şöyle bir bakalım...
 
Haram veya iş ahlaksızlığı dereyi aşmamış mı sizce de?
 
Yukarıdaki tespitler çerçevesinde başka bir sürü örnek verilebilir. Bu örneklerin bir kısmı direk helal olmayan, bir kısmı da şüpheli durumda olup eninde sonunda harama götüren cinsten.
 
Bizler, yasaların tanıdığı o sınırlı haklardan Allah adına feragat edip, kul hakkı dairesinde kendi düzenlememizi yapamaz mıyız yani iş yerlerimizde, ticaretimizde.
 
Tıpkı Alatlı’nın dediği gibi; “Tarihin bize öğrettiği önemli bir şey var: İster en mükemmel yönetim sistemini ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun, bir medeniyetin sevgi ve nefis terbiyesi dumura uğramış, manevi enerjisi tükenmiş ise o medeniyeti; ne Birleşmiş Milletler tüzüğü ne Helsinki beyannamesi ne AİHM mevzuatı nede en üstün silahlar kurtarabilir.”
 
Umarım bu toplantılardan, yöneticilerimiz, patronlarımız, işçilerimiz gerektiği şekilde istifade ederler ve uygulama safhasında yürürlüğe koyma, hayatlarına uygulama düşüncesinde olurlar.
 
İlk defa katıldığım Ufuk Turu Toplantıları’nda ufkumuzu açan, programda emeği geçen bütün katılımcılara ve Konya STK Platformu’na teşekkür ederim.
 
Ülkemizin her köşesinden güzel insanları tanıma onuruyla müşerref olduk. Yeni ufuklarda buluşmak temennisiyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi