Tuvalet Terliği Partisi
Türkiye’de kendilerini solcu ve ilerici zanneden bir kesim, ideolojik körlükle hareket ettikleri halde mütedeyyin vatandaşları ve halkın dini değerlerine saygılı muhafazakâr partilere oy verenleri her fırsatta aşağılar.
Kendileri gibi düşünmeyen seçmeni kimi zaman “göbeğini kaşıyan adam” ve “bidon kafalı”, kimi zaman da “koyun” olmakla itham ederler.
Biat kültüründen bahsederler ve söz konusu seçmenin körü körüne oy verdiğini öne sürerler.
Oysa gerçekte durum tamamen farklıdır.
“Dağdaki çoban” diyerek aşağıladıkları ve “cahil” gördükleri seçmen kendilerinden daha bilgili ve bilinçlidir.
İçine düştükleri ve bir türlü çıkmayı başaramadıkları çukura öylesine bağlıdırlar ki kendileri gibi olmayanları suçlamak için dillerinden düşürmedikleri biat kültürünün her türlüsü onların bağlılığının yanında masum kalır.
Bu öyle bir bağlılıktır ki, sırf ideolojik kaygılarla gönül verdikleri ve destekledikleri parti “eşeği aday gösterse” oy vereceklerini söylerler.
Geçenlerde o kesimden “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı tuvalet terliği dahi aday gösterilse ona oy verecekleri” itirafı geldi ki bu hiç şaşırtıcı olmadı.
Bakmayın siz İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine davet ettiği bazı gazetecilere kızıp “Bizde biat kültürü yok” demelerine, “Oy moy yok” diye esip gürlemelerine.
Kızarlar ya da kızmış gibi yaparlar, hatta öfkeden köpürebilirler, bağırıp çağırırlar fakat günün sonunda körü körüne bağlandıkları ideolojiye teslim olur, ne kadar eleştirmiş olsalar da o ideolojinin gösterdiği adaydan yana tavır alırlar.
Muhalif ittifak İmamoğlu’nu ortak aday gösterirse, tıpkı geçmişte Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy verdikleri gibi, tıpış tıpış sandığa gidip yine ona oy verecekler.
Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Çünkü bu toprakların gerçek sahiplerine yönelik kin ve nefret üzerine kurulu ideolojilerine biatları öylesine güçlüdür ki eşeğe, kütüğe ya da tuvalet terliğine dahi körü körüne oy vereceklerini bizzat kendileri itiraf etmektedirler.
Gelecek yıl yapılacak seçimlerde de sandığa aynı motivasyonla gidecekler.
Adayın kimliği, yeterliliği, projeleri, ülkeye ne kazandırıp ne kaybettireceği ve halkın sorunlarına çözüm önerileri hiç önemli değil.
Erdoğan’ın karşısında kim varsa, kendilerinden kime oy vermeleri istenirse sürü halinde ona oy verecekler.
İşin ilginç yanı şu ki; akılla ve mantıkla, demokrasiyle ve bilimle uzaktan yakından alakası olmayan bu tavırlarını, taassubu ve köle zihniyetini çağdaşlık, özgürlük ve ilericilikmiş gibi savunuyorlar.
Sahi, tuvalet terliğini cumhurbaşkanı seçtiklerinde ne olacak?
Erdoğan’ı devirmiş olacaklar.
Hepsi bu…
Sonrası ise kaos, yıkım ve felaket…
O kesimde tuvalet terliğinin aday gösterilebilmesi ve oy verilebilir olması, “Tuvalet terliğinden başka aday gösterebilecekleri kimse yok muydu?” sorusu başlı başına üzerinde durulması gereken bir konu.
“Tuvalet Terliği Partisi”nin Türkiye’de ne yazık ki her seçimde yüzde 20 ilâ 25 arasında değişen bir oyu var.
Yıllar geçiyor, dünya değişiyor ama seçmen haritasının en bağnaz kesimini oluşturan bu oran değişmiyor.
Ülkemizin maalesef onunla birlikte yaşamak ve katlanmak zorunda olduğumuz böyle bir sorunu var.
Söz konusu kesime eğitim de pek fayda vermiyor.
Yine de bir gün değişeceklerine ya da nesli tükenmek üzere olan yaratıklar gibi sayılarının azalacağına dair ümidimizi kaybetmemeliyiz.