Arif Tekeli
Arif Tekeli TRABZON SEYİRCİSİNİ ANLIYORUM

TRABZON SEYİRCİSİNİ ANLIYORUM

Pazar akşamı Ziraat Türkiye Kupası’nda oynanan 1461 Trabzonspor-Fenerbahçe maçı oynanan mücadele dolu başarılı futbolundan çok seyirci olaylarıyla hafızalarda kaldı ve hep öyle hatırlanacak. Hâlbuki bu olaylar olmasaydı Fenerbahçeli Salih Uçan’ın ve 1461 Trabzonsporlu Barış Memiş’in zerafet dolu futbolu konuşulacak ve hatırlanacaktı. Ancak ben anlıyorum Trabzon insanını. Çünkü bir Fenerbahçeli olarak anlayabiliyorum sinirlerinin nasıl yıprandığını. Türk futbolunun üzerine demir yumruk gibi inen 3 Temmuz süreci bu iki camiayı derinden sarstı.

Belki farkında değiliz ama güçler mücadelesinin üst düzeyde olduğu ve rekabetin son noktasına kadar yaşandığı bir ülke burası. İnsanlarımız da dolayısıyla bu rekabetten mütevellit sinir sistemlerini kontrol etmekte güçlük çekiyorlar. Bu siyasi konularda da böyle, sportif oyunlarda da böyle. Futboldaki rekabet, yayın ihalesinin rekor seviyesinde bir rakamla sonuçlanması ile artık anormal bir seviyeye ulaştı. Bu rekabetin neticesinde de 3 Temmuz süreci yaşandı. Bir Fenerbahçe taraftarı olarak 3 Temmuz’un nasıl derin etkileri olduğunu biliyorum. Dolayısıyla Trabzon insanının bir yıldır yaşadıkları psikolojiyi anlayabiliyorum. Fenerbahçeliler Şampiyonlar Ligi’ne alınmadıklarında nasıl bir sıkıntıya girmişlerse, nasıl bir hayal kırıklığına kapılmışlarsa Trabzonlular da kendilerine göre hak ettikleri kupaya sahip olamayınca büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Bir Fenerbahçeli olarak bazen özellikle Fenerbahçe’ye veya sadece Fenerbahçe’ye karşı TFF ve kurullarınca sistematik bir mücadele verildiğini bile düşünebiliyorum. İnanıyorum ki bir Trabzonlu da böyle düşünüyordur.

Bu sürecin gerçek anlamda mağduru bana göre Fenerbahçe’yken, bir Trabzonlu’ya göre ise tabi ki Trabzonspor’dur. Trabzonlular Pazar günkü maçta ve hatta son bir yıl içerisindeki tüm maçlarda bu tür taşkınlıklar yaptılar. Bu elbette ki suç ancak burada suçlu kim bunu ayrıca düşünmemiz, tartışmamız gerekir.

Türkiye’de sicili en kirli camialardan biri medya camiasıdır. Tabi ki tamamını kastetmiyorum zira demokratikleşme ve özgürlüklerin kazanılması gibi pek çok güzel gelişmeye zemin hazırlayan insanları da içinde barındırır bu camia. Ancak öyleleri var ki; 27 Mayıs darbesinde kıyma makinası yalanlarını haber yapanlardan tutun da 27 Nisan sürecinde okul üniformalarıyla namaz kılan çocuklara “terörist” muamelesi yapan medya mensuplarına kadar getirin neredeyse “tüm günahların anasıdır medya” diyeceksiniz. Taraftar olduğu için canı yanan ve bunun neticesinde açıklamalar yapanları da kastetmiyorum. Benim kastım tamamen kötü niyetli olan ve her iki taraftan da olmadığı halde bir tarafta konumlanıp tahrikkar konuşmalar yapanlardır. Siyasal konularda da bu tip insanlar var. Ve tabi ki spor basınında da varlar. Bu anlamda böyle bir toplumsal tartışma noktasını da es geçecek değildi bu insanlar ve tabi bu ‘şike’ muvzusunu da atlamadı. 3 Temmuz sürecinin hukuki sonuçları ne olursa olsun insanlar kabul edebilirlerdi bunu. Zaten siyasi iktidar da bu süreçte çok yapıcı bir rol oynayarak olayın toplumsal bir rahatsızlığa sebep olamaması için epey çaba harcadı. Ancak medyadaki birkaç ağzı bozuk insanın bu işte reyting olduğunu anladığı gün tüm bu çabalar boşa gitti.

Bu süreçte Trabzon insanını veya Fenerbahçelileri suçlu ilan etmeden önce medyadaki tahrik edici konuşmaları yapan ve insanlara nefret aşılayanların malum 6222’ye göre yargılanması lazım. Yasanın adında olduğu gibi sporda şiddet ve düzensizliği engellemek amacıyla bir yola girilmişse Ergenekon meselesinde Cumhuriyet Gazetesi ve “Genç Subaylar Rahatsız” türü başlıklar nasıl etkili olmuş ve darbeye toplumsal bir zemin oluşturmuşsa bazı sözüm ona spor programları da aynı etkiyi yapmaktadır. Bunların da savcılarımızca es geçilmemesi gerekir. Bu mesele futbol meselesi olmaktan çıktı.

Ülkenin bir şehri ve çeşitli şehirlerinde bulunan Fenerbahçeliler arasında artık sevgisizlik hâkim olmaya başladı. Bana göre artık olaya daha derinlemesine bakılması lazım. Trabzonlular suçlu veya Fenerbahçeliler suçlu demeden önce bu insanlar niye bu hale geldiler bunu bi araştıralım. Ve bir futbolsever bundan da önce bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu sevgisizlik ortamına zemin hazırlayanların 6222’ye göre hak ettikleri cezayı almalarını diliyorum. Zira ülkemizde bu tür kavgalara yer olmamalı. Bunun için yöneticilerin de yapmaları gereken bazı şeyler var. Mesela Pazar günü oynanan maç büyük bir şanstı. Pazar günü Lefter Küçükandonyadis’in ölüm yıl dönümüydü. Trabzon tarafı bir Lefter pankartıyla çıksaydı ne kadar güzel bir görüntü olurdu. Yine Trabzonspor’un başarılı savunma oyuncusu Giray Kaçar’ın kalbinde bazı sorunlar olduğu tespit edildi hafta içinde. Fenerbahçe kulübü resmi siteden geçmiş olsun mesajı yayınladı ama bunun yanı sıra maça böyle bir pankartla çıksaydı ne kadar güzel bir görüntü olurdu. İşte sesi çok çıkanlardan oluşan bir kısım medya bunları yazmıyor. Kin ve nefret aşılıyor, sonra da bugün Trabzonlu’yu yarın da Fenerli’yi “barbar” ilan ediyor. Buydu anlatmak istediğim. Bu vesileyle büyük efsane Lefter’e toprağı bol olsun diyor, başarılı oyuncu Giray’a da Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arif Tekeli Arşivi