Sen Aziz İsen Biz Neyiz
*Teknoloji ve ekonomi olarak başladığım köşe yazılarına 4 yıl ekonomiyi yazmadan devam ettim. Sadece teknoloji olsun istedim. Olmadı çünkü herkes ekonomist olmak zorunda oldu 2018’den itibaren. Ülke olarak teknoloji ile ilgilenme alakamız sadece operatörlük, yani hamallık. Kullan, o da seni kullansın deyip yaşayıp gitmek. Getir götürü iş zannettik. Yaptığımız her eylemi proje olarak sunduk. Neleri kaybettik farkında değiliz hâlâ.
**Aziz kelimesi eski zamanlarda işinin üstadı olmuş kişilere kullanılırken günümüzde ise eski tarz, havalı diye kullananlar var. Kullandığı kelimeyi basitleştiren bu insanların ederi sadece paradır. Yaptığı işler veya eserler geçicidir. Kendilerini çok yüksekte görmekte ve küçük dağları ben yarattım pozisyonundalar. Bu insanları görmek kıstası ise insanlara karışma oranı ile anlayabilirsiniz. Halk yani millet bunların gözünde kalabalıktır. Dünya genelindeki projelere dünyadan geri mi kalalım diye herkesi zorunlu olarak katarlar, katılmayanlara ceza yazarlar. Bu yaptıklarının ardından kalabalıklar yani halk kalp krizleri ve beyin hastalıkları ile ölürler.
***Yenidünya düzeni çoktan başladı, geçen hafta bahsettiğim gibi her şey 10 kat arttığı halde geçim 10 kat çoğunluk için artmadı. Mülkiyet hakkı belirli kesimlere geçiyor. Gıda da ise gıda milliyetçiliği başladı. Ne tarımda Hollanda’yız ne de teknolojide Amerika’yız. Listelere baktığımız zaman Konut fiyatı artışında dünya 1.siyiz. Bazı listelerde olmamak çok güzel olacaktı. Çoğu listede kötüyüz. Ülke olarak 100 yıl ortalama bir süre. Güney Kore 1945, Hindistan 1947 bizden ileri olan ama bizden sonra kurulmuş olan ülkeler dikkat çekici.
****Sonuç olarak; Türkler, yaklaşık olarak 5000 yıllık geçmişleriyle, tarihin en eski uluslarından Sümerler, Mısırlılar ve Eski Yunanlılar gibi çağdaş bir ulustur. Tarih alanına çıkışlarından beri varlıklarını bu güne dek sürdüren 4 eski ve önemli ulus vardır Çinliler, İranlılar, Araplar ve Türkler. Türklerin en çarpıcı özellikleri: soylu, merhametli, hoşgörülü, yardım ve konuksever olmaları. Bizler, kadına, yaşlıya ve çocuğa karşı son derece sevgi ile davranırız ve saygı duyarız. Başka uluslarla ilişkilerde çıkan sorunlara anlaşma ile çözüm yolu aramayı yeğleriz. Bulgarların Balkan Savaşlarında, Ermenilerin Doğu Anadolu'da, Yunanlıların Balkan Savaşlarında ve Batı Anadolu'yu işgallerinde, korumasız kadınlara, yaşlılara ve çocuklara yaptıkları gibi ırza, cana, mala acımasızca saldırmalar, Türklerin hiç yapmadıkları bir şeydir. Zaten soylu bir millet bunları yapmaz. Bunun son kanıtı bu soysuzca davranışlarından sonra, Ulu Önder M. K. Atatürk'ün Anadolu'dan kovduğu o düşmanlara, öç alma duygusuyla onların yaptıklarının hiç biri yapılmadı. Mustafa Kemal Paşa "Yurtta barış, cihanda barış" ilkesini benimsedi ve hep ona bağlı kaldı. Çinliler, Türklerden korktuklarından, onlarla olan sınırlarına 3000 km. lik bir koruma duvarı (Çin şeddi) yaptırdılar. Bu Hun Devleti'nin, M.Ö.220 yılında kurulup birdenbire Çinlileri böyle uzun bir set yaptırmak zorunda bırakacak ölçüde güçlendikleri düşünülemez. Hunlar, Çinlilerin kışkırtmalarıyla önce Kuzey-Güney Hunları, sonra da Doğu-Batı Hunları olarak bölündüler. Hunların bir bölüğü, M. S.5. yüzyıl başlarında Avrupa'ya yöneldiler, Alanlar'la birleşerek Balkanlara indiler ve kavimler göçüne neden oldular. Gotları batıya sürdüler, Vizigotlar Batı Avrupa'da, Ostrogotlar Orta ve Doğu Avrupa'da etkili oldular. Bu göç sırasında 476'da Roma yıkıldı. Avrupa Hunlarının başına geçen Attila (ölümü: 453) Paris yakınlarına dek vardı. Roma'ya ve Bizans'a korkulu rüyalar yaşattı. Bu sırada Avar ve Peçenek Türkleri Asya'da ve Avrupa'da devletler kurdular. Doğu Hunların yıkılmasından sonra Türkler, Japon Denizi'nden Doğu Türkistan denen İran'ın doğu sının olan Horasan'a dek uzanan bu geniş bölgelerde Gök Türkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Harezmşahlar ve Büyük Selçuklular ya da Horasan Selçukluları denen Türkler pek çok uygarlıklar yarattılar. Bunların en önemlileri, Batı Türkistan ve Horasan bölgesindeki binlerce km. uzunluğundaki yeraltı su kanalları, Uygur ve Orhon alfabeleri, on iki hayvanlı Türk takvimi, savaş ve tarım âletleri, el sanatlarında kullanılan âletler, tezgâhlar, ticarette ortaklıklar, şirketler, Türk halkına sanat, toplum yaşam kuralları, din, ahlak ve konukseverlik bilgisi veren, o zamanın dünyasında eşsiz bir kurum olan Ahî Örgütü. Bunların hepsi oradaki Türklerin eserleridir. Orası ve başka bölgeler halkları bunlardan yararlandılar.
Bir toplumun gelişip kökleşmesinde 2 etken vardır, bunların biri, o toplumda kadın erkek sınıfın uyumlu ve dayanışmalı bir biçimde birlikte çalışması, ikinci etken de, böyle sağlam bir temele oturan toplumun kültürünün ve ekonomisinin iyi gelişmesidir. Aziz (rahip) olduğunu düşünenler tarihe baksın. Türkler 8 milyarlık Dünyada hâlâ hak ettiği yerde değil.