Şef Seattle yine haklı çıktı…
Beyazların Amerika'ya adım atmasıyla kaderleri değişen ve asimilasyona uğrayan Kızılderililerin söylediği bazı sözleri var ki asırlar öncesinden günümüze bilgelik taşıyor.
O atasözlerini araştırırken, günümüzle ilgili olan o kadar güzel vecizeler buldum ki. Tam da içinde bulunduğumuz durumu özetliyor aslında.
Herkesin bildiği o malum atasözünde şöyle diyordu, “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”
Kızılderili lideri Şef Seattle bu sözü bu günler için söylemiş olacak!
Biz insanlar bu süreç öncesinde doya doya tıkındığımız, ilelebet böyle gitmeyeceğini bile bile bütün açgözlülüğümüzle ikame ettirdiğimiz bir hayat yaşıyorduk. Tüm bencilliğimizle, dünyada bizden başka kimsenin olmadığını düşünecek kadar da yalnızdık aslında.
Şimdi ise gerçek yalnızlıkla sınanıyoruz. Sevdiklerimize sarılamıyor, ellerini öpemiyor, istediğimiz yere seyahat edemiyoruz.
Nihayetinde, parasal kıymeti olmayan ama parayla satın alınamayacak olan bazı değer yargılarımızın yerine inşaa ettiğimiz ucube bir düzenin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Başımıza gelen Korona imtihanı öncesinde işlediğimiz kabahatleri göz önünde tutarak, böyle bir sınava tabi tutulacağımızı bilmemiz gerekiyordu. Yüzümüzden damlayan mutluluk damlalarının yerini Koronanın soğukluğuyla yıkamış gibi olduk. Şimdi hepimiz tirtir titriyoruz.
Bitki, hayvan, toprak, su, gökyüzü ve insanlar… Daha niceleri. Hiçbiri umurumuzda olmadı.
Dünyada savaşların, katliamların, terörün kol gezdiği bir dönemi geride bıraktık. Mültecilerin bir saman çöpü kadar değer görmediği, oradan oraya savrulduğu, evsizlerin-yurtsuzların-kimsesizlerin biçare kaldığı bir dönemi geride bıraktık.
Eee hani çok paramız vardı hepimizin?
Hani en zengin bizdik?
En güzel evlerde oturup, en iyi arabalara biniyorduk. En iyi telefonu biz kullanıyorduk. Giydiğimiz ayakkabı yeni trenddi. Kolumuzdaki saat dünyada sadece 3-5 kişide vardı…. Para, rütbe, eşya, toprak, petrol, maden, beton, araba, elbise, mücevher; nereye gitti tüm bunlar?
Herkese hava attığımız o beton yığını evimizde sıkıntıdan patlayıncaya kadar doya doya oturuyoruz işte şuanda. Sevdiklerimize sarılamıyoruz ama paralarımıza, saatimize ya da ayakkabılarımıza sıkıca sarılıp öpebiliriz o halde.
Şef Seattle yine haklı çıktı…
Tüm dünya el ele verdik, ne paramız pulumuz bir işe yarıyor ne de egodan tavan yapmış şişko bencilliğimiz. Kafa kafaya verdik de coğrafyaya yığılan leşi ayağa kaldırmaya çalışıyor, kaldıramıyoruz…
HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK!
Bu cümleyi son günlerde sık sık duyuyoruz. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan da vurguladı.
Gerçekten de öyle olacak.
Bu küresel pandemi krizinin şuanda neresinde olduğumuzu tahmin etmek kolay değil... Ama bu dönemden alınacak bazı dersler var elbet.
Dünya devletleri bu günlerde Koronavirüse bir çare bulmanın telaşındayken aynı zamanda gıda ve hayvancılık konusunda da çeşitli önlemler alıyorlar. Gıda üretimi, gıda stoğu, gıda arzı, gıda fiyatları ve gıda güvenliği tüm ülkelerde Koronadan sonraki en önemli gündem maddesi.
Olaya buradan bakınca, Şef Seattle burada da yine haklı çıktı…
Eğer gıda zinciriniz sağlam değilse paranız pulunuz hiçbir anlam ifade etmiyor. Ötesi, gıda zinciriniz sağlam değilse; yarasa-pangolin yiyen vahşi bir topluluk haline gelip dünyanın başına bela bile olabiliyorsunuz.
Ya da namerde el açmak durumunda kalıyorsunuz.
Biz çok şükür bu duruma gelmedik hiç. Ama bundan sonrası için de almamız gereken önlemleri ve atacağımız adımları bir kenara bırakamayız.
İşte o yüzden, özellikle tarım ve hayvancılıkta hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Bu süreç bittiği zaman her şeyi sil baştan yeniden düşünmeli, düzenlemeliyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; iki gün önce yaptığı konuşmada çiftçilere ekilmemiş tek karış toprak bırakmamaları öğüdü bu açıdan önemliydi.
Yine geçtiğimiz gün Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta ile birlikte Konya’yı yönetenler ve Konya’daki tarım paydaşlarının yaptığı toplantı da önemliydi.
Tarım ve hayvancılıkta bundan sonra atacağımız adımlar belki eskisinden on kat daha kritik bir seviyeye yükseldi.
İşte bu yüzden, çiftçimize, tarıma, tarımsal sanayiye ve hayvancılığa bundan sonraki dönemde çok daha fazla önem verilmeli.
Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı bazı çalışmalar yapardı bu konuda. Belki buna benzer bir kurul oluşturmalıyız. Tarımsal anlamda 5 yıllık-10 yıllık hatta 15 yıllık kalkınma planları ortaya koymalıyız.
Bundan sonra benzer bir pandemiyle karşı karşıya kalmayacağımızı kimse kesin olarak bilemez. Eğer kendinize yetebiliyorsanız ayakta kalabiliyorsunuz. Eğer kendinize yetemiyorsanız; adınız ister ABD olsun ister AB; 3 kuruşluk kıytırık maskeye bile muhtaç kalıyorsunuz…
Bunu bu süreçte çok daha iyi gördük.