Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş RTÜK’ten beklenen

RTÜK’ten beklenen

Bugün Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) deyince insanın aklına öncelikle TV kanallarını denetleyen, bu denetimlerin sonucunda da gerek görülmesi halinde ceza kesen bir kurum geliyor. Hâlbuki RTÜK’ün en önemli görevlerinden birisi de TV kanallarına çekidüzen vermektir. Özellikle yerli dizilerin sürelerinin düzenlenmesi konusunda RTÜK’e önemli görevler düşüyor.

Televizyonun toplumsal hayatımıza doğrudan etkisi göz önüne alındığında özellikle 15 yıllık dönemde etkisini iyice artıran yerli diziler en önemli eğlence kaynağı haline geldi. Fakat son 4-5 yıllık süreçte yerli dizilerin süreleri sürekli artıp 120 dakikaya yaklaştı, bugün ortalama bir sinema filmini geçti. Akşam 8’de özetiyle başlayan dizinin yeni bölümün bitmesi gece 11 buçuğu buluyor. Basitmiş gibi görünse de özellikle ailelerin bütün akşamını işgal ediyor. Her ne kadar anketlere belgesel izliyoruz diye cevap versek de herkesin haftalık olarak takip ettiği birkaç yerli dizisi var. Hatta dizilere tiryaki seviyesinde bağımlı hale gelen hanımların misafirliğe gidip-gelmeyi bile dizi günlerine göre ayarlamaları doğal karşılanmaya başlandı. Evlerde artık en az iki hatta üç televizyon var. Dizilerin saatleri çakışınca aile üyeleri yemeğin ardından farklı odalara dağılıyor. Hayırlı geceler bile diyemeden günü TV karşısında bitiriyorlar. Bu noktada çözüm yerli dizilerin sürelerinin kısaltılarak en geç akşam 10 gibi bitmesinin sağlanmasıdır. En azından kalan sürede aile içi ilişkiler eski samimi seviyesine getirilebilir. Elbette bunu sağlayacak kurum RTÜK’tür. Kanallar kendi haline bırakıldığı sürece dizilerin seviyesi düşerken süresi sürekli artmaya devam edecektir.

Yerli diziler konusunda düzenleme için RTÜK başkanı hemşerimiz İlhan Yerlikaya hocamızdan ümitliyim. Kamuoyunda daha çok siyasetçi kimliği ile tanınsa da İlhan hoca başarılı bir akademisyen, iyi bir iletişimcidir. Yerli dizilerin etkisini hem sosyolojik hem de teknik olarak çok iyi bilmektedir. Göreve başlamasının üzerinden yaklaşık 6 ay geçen İlhan hocanın en kısa sürede bu konuda çalışma yapacağına eminim. Elbette işleri kolay değil. Özellikle siyasi parti kontenjanından üyelerin RTÜK’ü işlevsiz hale getirmek için nasıl çabaladıklarını biliyoruz. Fakat İlhan hoca bu durumunda üstesinden gelebilecek kadar deneyimlidir.

Ülkemizde de yerli diziler tıpkı batıda olduğu gibi 45-50 dakika olarak başlamıştı. Lakin kanal sayısının artması, reklam pastasının da büyümesiyle süreler önce 70 dakika, sonra 90 dakika şimdi ise 100 dakika ve üstü seviyesine geldi. Bir ara 90 dakikalık diziler yapılırken oyuncular “yerli diziler yersiz uzun” diye eylem yapıyordu. Şimdi 90 dakikayı bile arar hale geliyoruz. Kanallar dizi sürelerinin uzun olmasını, maliyeti karşılamak için daha çok reklam kuşağını kullanmak zorunda kalmalarına bağlıyorlar. Fakat böyle yapınca da hem kaliteyi düşürüyorlar hem de izleyicinin bir bölümünü kaçırıyorlar. Ev hanımları dizileri izlemeye devam ediyor ama gençler 100 dakikayı geçen yerli dizileri internetten reklamsız bile izlemeye tahammül edemediklerinden yabancı dizilere yöneliyorlar. Yeni başlayan birçok vasat dizi 13 bölümü bile göremeden yayından kalkıyor. Yeni yapılan diziler bu seviyede devam ederlerse birkaç yıla kalmaz yurt dışına dizi ihracatımızda yara alacaktır. Dizi sektörünün bir dönem Yeşilçam’ın yaşadığı gibi bitme noktasına gelmemesi için sürelerin acil olarak en azından 60 dakika seviyesine çekilmesi gerekiyor. Bunun mümkün olabilmesi içinde RTÜK kanal yöneticileri ile bir araya gelip Prime time reklam kuşağında bir düzenleme yapmalı. Reyting ve reklam yapısını yakından takip eden biri olarak bu konuda çeşitli önerilerim var ama detaylara satırlarımız yetmez. RTÜK yöneticileri arzu ederlerse dosya halinde sunarız.

Yerli dizilerin süreleri noktasında yapılacak düzenleme hem toplumsal yapımız hem de TV sektörü açısından bir milat olacaktır. Ruhsal olarak daha sağlıklı nesillerin yetişmesi ve dünyada bir marka haline gelen Türk dizisi etiketinin seviyesinin korunması için yetkililer bir an önce elini taşın altına koymalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi