Riyad Zirvesi’nde düğüm çözülecek mi?
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz, 5 Ocak’ta Riyad’da yapılması planlanan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 41’inci Liderler Zirvesi için devlet başkanlarına davet göndermeye başladı.
KİK’i oluşturan altı ülke Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman.
Ev sahibi dışındaki beş ülkenin devlet başkanlarına davetiyeleri KİK Genel Sekreteri Nayif Felah el-Hacraf iletecek.
Bu yılki zirve normalde Aralık ayında Bahreyn’in başkenti Manama’da yapılacaktı.
Fakat Katar ve KİK üyesi üç ülke arasında yaşanan krizin çözülme ihtimali ortaya çıkınca birkaç hafta gecikmeyle ve Riyad’ın ev sahipliğinde yapılması kararlaştırıldı.
Şu an cevabı en çok merak edilen soru şu:
Katar Emiri Temim bin Hamed es-Sânî, Suudi Arabistan’ın başkentinde yapılacak zirveye katılacak mı?
Çünkü es-Sânî’nin zirveye katılıp katılmaması Doha ile Riyad, Abu Dhabi ve Manama arasındaki krizin çözümü yönünde gerçek anlamda bir ilerleme sağlanıp sağlanamadığının da göstergesi olacak.
Katar Emiri, Mısır’la birlikte söz konusu üç ülkenin 2017 yazında Doha’yla tüm ilişkilerini kestiklerini ilan etmelerinden bu yana düzenlenen KİK zirvelerine katılmadı.
Mısır diktatörü Abdülfettah es-Sisi’nin de konuk olarak katılacağı Riyad Zirvesi’nde Körfez bölgesindeki krizin tamamen çözülmesi beklenmiyor.
Zirve öncesi yaşanan gelişmeler ve yapılan açıklamalarla olumlu bir hava oluşsa da genel kanaat ilgili ülkelerle ya da sadece Suudi Arabistan ve Katar arasında bir ön anlaşma imzalanacağı yönünde.
Yani çözüme doğru adım atılacak.
Örneğin ilk olarak hava sahaları Katar uçaklarına açılabilir ve Katarlıların umre için kutsal toprakları ziyaretine izin verilebilir.
Kriz ilk patlak verdiğinde Katar’a abluka uygulayan Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır’ın 13 maddelik bir talep listesi vardı.
İlişkilerin normale dönmesi için Doha’nın söz konusu talepleri yerine getirmesi şart koşuluyordu.
Katar’ın bağımsızlığını ve egemenliğini doğrudan hedef alan o talepler artık gündemde değil.
Doha, Türk üssünün kapatılmasını ve Ankara’yla askeri işbirliğine son verilmesini de içeren talepleri kesinlikle kabul etmeyeceğini net bir şekilde gösterdi.
Ablukacı ülkeler Katar’ın baskılara boyun eğmeyeceğini, bağımsızlık ve egemenliğinden taviz vermeyeceğini anladı.
ABD’de Kasım ayında yapılan seçimleri Donald Trump kazansaydı dört ülkenin Doha’ya yönelik tavırlarında muhtemelen herhangi bir değişiklik olmayacaktı.
Yarışı Joe Biden’ın kazanması ve ablukacı ülkelerin en büyük destekçilerini kaybetmeleri dengeleri değiştirdi.
Dün Katar’ı bir kaşık suda boğmak ve Arap Yarımadası’yla kara bağlantısını kesmek için kanal açmak isteyenlerin bugün krizin sona ermesini arzu etmelerinin sebebi bu.
Zirveye gidilirken ablukacı üç ülkeye göre Katar daha rahat.
Fakat bu söz konusu ülkelerin başarısız olduklarını ve hezimeti kabul edecekleri anlamına gelmemeli.
Büyük ihtimalle kuyruğu dik tutmaya çalışacaklar.
BAE sözcülerinin son günlerde öne sürdükleri gibi, Katar’ın bir takım talepleri kabul ettiğini ve ablukanın amacına ulaştığını söyleyecekler.
Ne derlerse desinler, sonuç ortada.
Doha’da bir yönetim değişikliği planladılar ve amaçlarına ulaşamadılar.
Üç buçuk yıl sonra ister istemez geri adım atıyorlar.