Hamdi Bağcı
Hamdi Bağcı Ramazan bize dokunabildi mi?

Ramazan bize dokunabildi mi?

Bu yıl da Ramazan bitiyor. Bugün 27. Ramazan ve bugünle birlikte kaldı 4 gün… Ramazan başlarken bir yazı yazmıştık, biterken de bir yazı yazalım, sizinle Ramazan’ı değerlendirelim.

Hep şunu düşünüyorum, yılları aşan bir tekrar etme eylemi mi Ramazan ayı? Yoksa başka bir şeyler mi var Ramazan ayı ile ilgili? Her yıl geldiğinde yeni ne bulabiliriz? Yeni ne görebiliriz?

TRT’de bile Ramazan programları bir önceki yılın neredeyse tekrarı mahiyetinde, duygularımızı geliştirecek, düşüncemizi geliştirecek, bizi tefekküre daldıracak nerede ise bir tek konuşma, bir tek söz, bir yazı bulamıyoruz artık televizyonlarda da…

Ama bizlerin de ömrü akıyor, televizyonlar boş sarıyor diye bizde mi Ramazan’ı boşuna geçirelim? Ben bunu kabul edemiyorum, televizyonlara göre bir Ramazan algısı oluşturmak istemiyorum. Toplumumuzun da böyle düşündüğünü sanıyorum, bilmiyorum belki bana öyle geliyordur… Ama bildiğim şu, Ramazan’ı yaşlanmış bir zamanın tekrar eden bir süreci olarak görmek insandan umut kesmektir. Ramazan’da yeni bir şeyler söyleyerek, yeni bir düşünce geliştirerek, birçok alışkanlığımızı değiştirerek tazelenmeyi başarmalıyız. Bunu başarabilirsek toplumdaki güzellikler de filizlenecektir, fikir ırmakları yeniden çağıldamaya başlayacaktır. Benim düşüncem böyle.

Ramazan’da nasıl tazelenir insan? Bir de insanlar tazelenmek istiyorlar mı? İnsanlar ilgilerini bu noktaya çevirebilir mi? Çevirir mi? İnsan, savrukluğun bir parçası olarak, yaşadığı bütün yanlışları konfor alanı olarak belirlemiş, yapay bir dünyanın etkisiz bir figüranı olmayı tercih etmeye devam mı eder? Bilmiyorum… Bildiğim insanları değiştirmek çok kolay değil, bunu görebiliyorum. Bir akım oluşturabilmek, insanları bir yaşam, düşünce atmosferine çekebilmek çok kolay değil. Bunu başarabilmek gerçekten çok büyük insan olmayı da başarmak demektir ama büyük insan da bir çağda bir elin 5 parmağı kadar bile dünyaya gelmiyor. Bunu da görebiliyoruz.

Neyse tazelenme konusuna dönelim. Evet sevgili okurlarım, bu Ramazan ayı, hani rahmetti, mağfiretti, günahlardan kurtuluştu ya, peki bizim hayatımızı etkileyebildi mi? Sadece aç mı kaldık? Yoksa tazelenmeyi başarabildik mi? Bu Ramazan düşüncemizin, imanımızın tazelenmesine vesile oldu mu? Bunu hepimiz kendimize sormalıyız.

Ramazan bir aç kalma, bir diyet ayı değildir, Ramazan ayı Müslümanlarda bir etki bırakmalı, Ramazan hayatımıza dokunmalı, hayatımızdaki bir şeyleri değiştirmeli… İşte o zaman rahmet ve berekete vesile olmuş olur, yoksa hayatımızdaki tek değişiklik, Ramazan ayı boyunca teravih namazı kılmak olarak kalıyorsa, Ramazan’dan nasiplenmeyi bu yıl da başaramamışız demektir dostlar bilginiz olsun.

Peki, Ramazan bizi nasıl tazeleyecek? Ne yaparken neyi yapmayı bırakırsak tazelenmiş oluruz? Ben bir ilahiyatçı değilim, toplumun da artık zaten ilahiyatçıların birbirini tekrar eden o konuşmalarından, vaazlarından pek etkilendiğini de sanmıyorum. İnsanlar hayatımızda bir şeylerin değişmesi, kavramı ortaya çıkmış ise bunun bambaşka bir şeyler olmasını istiyor. Şöyle hayatımıza bir bakalım, bizi rahatsız eden, şehrimizde yanlış gördüğümüz ne var? Onları tespit edelim önce, güzellikleri hoşlukları, sevgiyi tartalım, Ramazan ayında artmış mı artmamış mı diye… Sonra kendimizi değerlendirelim, mesela Ramazan ayından önce güldüğümüzden daha fazla yüzümüz gülebiliyor mu? İnsanlar bize Ramazan ayından önce olduğundan daha fazla güveniyor mu? Ramazandan önce yaptığımız hataları bırakmış mıyız? Çiçekler açıyor bakın, Japon Eriklerinin erguvani sevgi cümbüşünü görebiliyor musunuz mesela? İnsanlara selem veriyor musunuz artık? Eşinizle birlikte akşam bulaşık yıkayabiliyor musunuz? Yemek yaparken, ev temizlerken ona yardımcı olabiliyor musunuz? Çevrenizdeki insanları sevebiliyor musunuz? Çevrenizdeki insanlar sizi sevebiliyor mu?

Mesela bir film izleyin, bir kitap okuyun, bir şiir okuyun, bir hayvanı okşayın, insanlara günaydın, deyin, yüzünüz gülsün, insanlara bir şeyler ikram edin… Yolda araç kullanırken başkasına artık zarar vermeyin, hızlı gideceğim diye sağınızdaki solunuzdaki araçları rahatsız etmeyin, aracınızı kaldırıma park etmeyin, bakın bu şehirde özürlü vatandaşlarımız var, onlar nasıl geçecek bu kaldırımdan? Bunu düşünün, yani başkasını düşünün… İnsana karşı, canlıya karşı, çevremize karşı hassas hale gelin… Yaya geçidinde insanlara yol verin, önünüzde insanlar olduğunu fark edin, ağaçların çiçek açtığının farkına varın, çimlerin yeşilliğini görün, güzel olun, güzel görün, güzelliği hâkim kılın… Hiç kimseyi kandırmaya çalışmayın. Çalıştırdığınız insanlar varsa onlara selam verin, dertlerini sorun, bir derde derman olun… Samimi bir şekilde bir el sıkın… Kilo verin, spor yapın. Farklı bir şeyler yapın, bunu başarın, bunu başarabildiğiniz zaman göreceksiniz tazeleneceksiniz. Güzellikler güzellikleri artıracak, insanlar sizinle daha sıcak konuşacak, insanlar sizi kandırmaya çalışmayacak… Göreceksiniz siz tazelenmeyi başardığınızda çevrenizdeki herkes tazelenecek… Sevgi arttıkça sevgi çoğaldıkça insanlar sevgi dolu yaşamaya başlayacaklar. Bu şehrin sevgiye ihtiyacı var, buna inanıyorum ben. Sevgiyi azaltmayın, kabalığı çoğaltmayın, merhametli olun, bir yardım yapın, insanların size bir yardım yapmasına müsaade edin, komşunuza bir tabak yemek ikram edin… Bu şehrin buna ihtiyacı var.

Ve bunları yaptığımızda tazelenmiş olacağız, tazelendikçe güzelleşeceğiz, güzelleştikçe güzelleşecek dünya, daha yaşanabilir bir şehir olmuş olacak Konya…

“Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.” (Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) buyuruyor Peygamber Efendimiz (sav)…

Güzel bir hafta sonu diliyorum. Rabbim hepimizi sevdiklerimizle birlikte daha nice Ramazanlara kavuştursun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi