Panter Emel vs Greenpeace!
Çocukluğumdan bu yana Akdeniz ve Ege'ye giderim. Çocukluğum, çocukluğum diye iç geçiren amcaların hikayeleriyle kafam baya karışık yetiştim. Dünyaya olan sevgim ve ilgim bu memnuniyetsiz amcalar yüzünden azaldı. Fakat umudumu ve yaşama olan inancımı hiç yitirmedim.
Amcalar diyorduk; Çok şükür derlerdi! Ama nedense hiç mutlu değilllerdi. Kızardım bazen, hatta ergenliğimde bir kaçıyla tartıştığım da oldu. Şimdi ben de gözlemliyorum ki hakikaten hiç bir şey çocukluğumdaki kadar renkli ve olması gerektiği gibi temiz değil. Sanırım ben de o amcalar gibi etrafıma baktıkça eleştirir hatta beğenmez oldum. Geçen ay tatilde denize girmeyi hiç istemedim. 20'li yaşlarımda dalgalara saatlerce kulaç atan ben, dalgaların sırtında kaybolup giden ben, denize sadece uzaktan bakıp 'çocukluğumun' mavi örtüsünü hayal ederek tatilimi buna da şükür diyerek bitirdim!
Ne bir deniz anası ne de yosun, hiç bir şey yoktu… Hatta kıyıyı örtü gibi örten bir tabaka vardı! Ne olabilir diye düşündüm? Çevredeki restorantların ve otellerin atıkları! Gemilerin yakıt atıkları! Hepsi olabilir. Çocukluğumda deniz analarıyla oynar, kıyıya vurmasınlar diye ilerlemelerine yardımcı olurdum! Artık yoklar; deniz kabuğu, deniz anası… Hiç bir şey yok!
Çocuklara memnuniyetsizliğimi fark ettirmedim, ki onlar da benim gibi olmasınlar diye! Onların 'mavi örtüsü' daha temiz olsun diye!
Buna da şükür dedim! Yok oluşun sinyallerini hissettim.
Düşüncelerimi, hissettiklerimi yazdım, ‘Ne yapmak lazım?’ derseniz; biraz ümitsizim artık! Neticede insanoğlunun denizleri detaylı keşfi iki asırı geçmez. Kısa sürede teknolojinin de hızla ilerlemesiyle, mavi örtüyle aramızdaki yıkıcı tahribat giderek arttı, temiz denizlerde biriktirilen anıların yok olmasına neden oldu!
Yeryüzünün yaklaşık üçte ikisini kaplayan mavi örtüler can çekişiyor, ekosistem can çekişiyor. Şimdi Konya'nın bozkırında bu köşe ne alaka demeyin!
‘Bana ne!’ demeyin; Ha Panter Emel, ha Greenpeace mantığıyla bu işler olmaz!
Bizim kuşak çok iyi hatırlar Panter Emel’i. Çevre gibi önemli bir konu, bizim zamanımızda Panter Emel gibiler eliyle ana haber bültenlerinde magazinleştirilerek itibarsızlaştırılıyordu.
Hani şu ulusal gazetelerin hava kirliliğinden dolayı promosyon olarak maske dağıttığı günlerden bahsediyorum…
Greenpeace ticari nükleer denemeleri ve balina katliamlarını önlemek için 1971'de kurulan bir çevre örgütü. Yüzlerce etkili eylemlere imza attı. Şimdilerde çeşitli dedikodularla hakkından söz ettirse de dünyaca bilinen bir örgüt. Belki Panter Emel de öyle! Belki daha etkili! Öyle ya; çevre duyarlılığı ve hayvanlara yapılan işkenceleri dile getiren, bir dönem TV Kanallarının prime-time da sahne aldırdığı hümanist, feminist aykırı toplantılar! Akıllarda onlar mı kaldı sadece?
Gerçi; sendikalar, STK'lar da bıktı! Canı sıkılan, ‘Bunlar ne iş yapar?’ diyor?
Höt deyince durmayan! Tehditlere aldırış etmeyen ve daha kararlı bir çevre örgütü neden olmasın.
Politikanın, siyasetçilerin, vatan düşmanlarının, hatta ve hatta teröristlerin oyuncağı olmayan; gerçekten tek duyarlılığı çevre olan, bir nevi ombudsman görevi üstlenen çevre örgütü neden olmasın?