Osmanlı’dan Günümüze Bakış…
Gün geçtikçe Osmanlı’yı daha iyi anlıyoruz… Osmanlı’yı anladıkça daha çok seviyor ve daha çok özlüyoruz… Özellikle Orta Doğu’nun bu kan gölüne dönmüş halini gördükçe, Osmanlı’nın nasıl bir misyonu ifa ettiğini daha net bir şekilde idrak ederken, boğazımızda düğümlenen o acıyı, yutkunarak atmaya çalışıyoruz…
Osmanlı, hâkimiyet sürdüğü topraklarda adeta bir tesbihin imamesini temsil ediyordu, yani birliğin, beraberliğin en güçlü sembolüydü… 22 milyon kilometre kare alanda egemen olan Osmanlı’nın topraklarında bugün 64 devlet var… Bu devletlerin çoğu, bugün ya bir kargaşa içinde ya da ekonomik olarak sıkıntıda… Osmanlı’dan sonra bu bölgenin yüzü hiç gülmedi, savaşlar yaşandı varını yoğunu tüketti… Batılı güçler tarafından sömürüldü, varlık içinde yokluğa mahkûm oldu…
Bugün, Müslümanların içinde bulunduğu duruma bakınca; Osmanlı’nın nasıl oldu da, 6 yüzyıl boyunca bu şekilde birlik beraberlik içinde yaşadı diye düşünmeden edemiyor insan… Bu şekilde düşüncelere dalarken, büyüklerimizden dinlediğim bir söz geliyor aklıma, şöyle söylerlerdi; ‘’Biz küçücük bir evde üç aile yaşardık’’… O zamanlarda o küçücük evlerde bu şekilde büyük mutluluklar yaşanırmış… Oysa şimdi bu durumlardan eser yok… Kız istemeye gidildiğinde ilk sorulan soru, namaz-niyazdan önce ayrı ev konusu oluyor…
Tüm bunları düşünürken garip bir çelişki sarıyor zihnimi… Eskiden insanlar birbirleriyle yan yana oturur, birlik-beraberlik olurdu, kısıtlı olan imkânlardan dolayı bir umutsuzluk olmaz, insanlar mutlu olmayı bilirlerdi… Sadece aile içinde değil, tüm akraba bağları kuvvetli tutulan, birbirini gerçekten seven sayan bir toplu yapısı mevcuttu… Büyük işler imece usulüyle yapılır ve insanlar, yokluk içindeki varlıklarını hiç çekinmeden paylaşırlardı…
Günümüzde ise, böyle bir ortamdan bahsetmek artık çok zor… İnsanlar, eşin ailesinden uzaklaşmak için neredeyse şehir değiştirmeyi göze alıyorlar, akrabalar ise bayramlarda bile ihmal ediliyor artık, çünkü bayramları tatil vesilesi zannediliyor… Kardeş kardeşe dahi selam vermiyor, aralarındaki meseleyi tahmin etmek çok zor değil zira en yaygın hastalık olan miras meselesi…
Peki, büyüklerimiz eskiden eşiyle, dostuyla, akrabalarıyla bir arada, tüm o kısıtlı imkânlara rağmen mutluluğu yakalayabilmiş iken, günümüzün ekonomik seviyesinin kat be kat yükselmiş olmasına rağmen, insanları birbirlerinden uzaklaştıran, küstüren ve hatta düşman eden nedir? Günden güne yozlaşan insan ilişkilerini bu hale getiren nedir? Eğitim seviyesinin her geçen gün yükseliyor olmasına rağmen bu cahilce hareketler neyin nesidir?
Bizlerin; atalarımız kadar, tahammülü mü yok;
Yoksa maddi imkânlarının genişlemesi midir, bizleri bu hale iten…
Tahammül, sevginin bir neticesidir; yoksa bizler sevmekten mi aciziz?
İnsanın yüreği, dünyalık hırsıyla dolu olursa sevgiye yer kalmaz, sevgi olmayan yürekte tahammül olmaz, dünya sevgisine bel bağlamış olanın ise imanı güçlü olmaz…
Ya da; dünyalık hedeflere ulaşmak için, eğitimi sadece bir araç olarak görüp, erdemi birer tanımdan ibaret sayan ve ezberlemekle yetindiren sistem mi bize bu hale getiriyor?
Bu durumun elbette tek bir cevabı yok, birbirine bağlı pek çok etken var… Osmanlı’nın Yüzyıllar boyunca 72,5 türden Milleti kaynaştıran ve bir arada tutan çimento, İslam ve imandı… Yani imanımız zayıflarsa ırkçı düşünmeye, bencil olmaya başlarız; bir olup diri olmaz isek de yok olmaya mahkûm oluruz Allah muhafaza…
Rabbim ülkemize birlik-beraberlik versin ve bizlere, ülkesine sevdalı, imanlı yöneticiler nasip etsin…
Selametle…
Günün Hadis-i Şerif’i:
Hiçbiriniz kendisi için istediğini, Mü’min kardeşi için istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz (Buhari, İman,7)