Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Öküzün altında buzağı aranır

Öküzün altında buzağı aranır

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapılan vergi zamlarıyla ilgili indirim olabileceğinin söylemesi, sınav sistemindeki yapılacak değişiklikler, AK Parti içerisinde devam eden istifalar, il-ilçe kongrelerinin bir kısmının ertelenmesinden anlaşılıyor ki 2018 yılı restorasyon yılı olacak.

15 yıllık iktidar döneminde AK Parti’nin en büyük avantajı gerektiğinde kadrosunu, gerektiğinde projelerini değiştirmekten çekinmemesi, bariz bir şekilde yapılan hatalarda ısrar etmemesi olmuştu. 2019 yılında yapılacak seçimle tam anlamıyla Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmiş olacağız. Bunun için yaklaşık bir, bir buçuk senelik bir geçiş dönemi olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 yılındaki seçimlerin ne kadar hayati olduğunu bildiğinden şimdiden parti içerisinde çalışmalara başladı. Bu dönemde değişime ayak uyduramayan, hatasında ısrar eden, halka kulak vermeyip kendi bildiğini okuyan yöneticilerin 2019 vizyonunda yeri olmayacaktır.

Son birkaç hafta da özellikle yeni zamlarla ilgili kamuoyunda oluşan rahatsızlıkla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen devreye girmesi süreci ne kadar yakından takip ettiğini gösteriyor. Zamların insanlara izah edilmesi noktasında ilgili bakanlar iyi bir iletişim stratejisi sergileyememeleri, açıklamalarının halk nezdinde ben yaptım oldu anlayışında karşılanması bir anda hükümete tepki şeklinde cereyan etti. Hükümet politikalarının sağlıklı bir şekilde gerçekleşip sonuca ulaşmasının pek çok ayağı var. Bu ayaklardan birinde yaşanan aksaklık, bütün iyi niyetlere rağmen projenin başarısız olmasına, toplum tarafından benimsenmemesine neden oluyor.

Örneğin, büyükşehir yasasında yapılan değişikliğin ardından belde belediyelerinin kapatılması, köylerin mahalle haline getirilip ilçelere bağlanması kâğıt üzerinde iyi bir uygulama gibiydi ama sonucu hiç de öyle olmadı. Bu durum hem ilçe ve büyükşehir belediyelerinin yükünü artırtırdı hem de köylüler mağdur oldu. Yasa bu haliyle kalırsa ülkemizin köyden kente göç diye bir sorunu kalmayacak çünkü ortada köy diye bir şey olmayacak (!) Köydekiyle İstanbul’un göbeğinde oturan aynı şartlarda vergilere maruz kalırsa insanın köyde durmasının da bir anlamı kalmıyor. Artık köye hafta sonu ve harman zamanı giden, köyü bir yayla olarak görüp şehir merkezine yerleşen çok kişi var.

 Belediyelerin yanlış halkla ilişkiler stratejisi de halkın hükümet politikalarına olan tepkisini artırıyor. Mesela Konya’da toplu ulaşıma yapılan son zammı belediye ulaşım girdilerinde artan maliyete bağlayınca insanlar hemen belediyenin toplu taşıma araçlarına 65 yaş üstü vatandaşların ücretsiz bindiğinden, ilçelere, köylere giden otobüsler nedeniyle belediyenin zarar ettiğinden dolayı bu zammın yapıldığını düşünüyor. Zammın yapılmasının bu konularla ilgisinin olup olmadığı önemli değil, ortada böyle bir algı var. Belediye bir sene zam yapmasa eminim zarar etmeyecektir ama umursamıyorlar. İşte bir zam bir anda hükümetin geliştirdiğini birkaç projeye yönelik olumsuz bir sosyal algı oluşturuyor.

 Aynı şekilde dershanelerin kapatılmasının ardından geçiş sürecindeki kafa karışıklığı, sınav sisteminin o zaman ele alınmaması, geçen zamanda epey bir tepki çekmişti. Şimdi yoluna koyulmaya çalışılıyor. Bir de sonu düşünülmeden romantik bir bakış açısıyla ortaya atılan ama karşılık bulmayan Passolig gibi projelerde var. İnşallah tez zamanda bu saçmalıktan da vazgeçeriz.

Geliştirilen projelerin sonuçlarının tam anlamıyla düşünülmeden uygulamaya konulması ya da uygulama esnasında yaşanılan aksaklıklar insanların akıllarını karıştırıp öküz altında buzağı aramalarına neden oluyor. Yeni dönemde bu tarz hatalar minimize edilirse arzu edilen büyük Türkiye vizyonuna ulaşılabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi